Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/3277 E. 2019/3930 K. 10.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3277
KARAR NO : 2019/3930
KARAR TARİHİ : 10.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Men’i Müdahale, Yıkım ve Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili; davalının, müvekkiline ait taşınmazın sınırına tecavüz ederek taşkın inşaat yaptığını belirterek davalının elatmasının önlenmesine, mahkeme aksi kanatte ise taşkın kısmın kal’ine ya da taşkın kısımların bedelinin ödenmesine ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL ecrimisil bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 16/02/2015 havale tarihli dilekçe ile talebini 600,00 TL ye arttırmıştır.
Davalı, taşınmazların dedelerinden intikal ettiğini ve parsellenerek üzerine ev inşa edildiğini, davacının babası ve kendisininde amcası olan …’ın yaşadığı sürece bu sınırlara itirazının olmadığını, bu şekilde yıllarca kullanıldığını, intikalden sonra parselleri ölçtürmediklerini, tecavüzün olması halinde bedelini ödemeye hazır olduğunu veya davacıya ait parselin güney yönündeki arazinin kendisine ait olduğunu ve tecavüz ettiği yer kadar araziyi davacıya vermeyi kabul ettiğini, diğer taleplerinin ise zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalının 05/12/2014 tarihli kroki ve raporunda anlaşıldığı üzere 113 m2’lik katlı evin bulunduğu taşınmazda A harfi ile gösterilen 13,27 m2 ve yine 75 m2’lik iki katlı evin bulunduğu kısımda ise B harfi ile gösterilen 933 m2’lik kısmına vaki müdahalesinin önlenmesine, bu kısımların kal’ine, 600,00 TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden geçerli olmak üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının talebi el atmanın önlenmesi, kal ve ecrimisile; davalının istemi ise, TMK’nin 725. maddesine göre temliken tescil isteğine ilişkindir..
Hemen belirtilmelidir ki, mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve Yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır.
Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü elatmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Ayrıca, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı haksız yapılanma sebebiyle temliken tescil isteklerinin müstakil bir davaya konu olması gerektiği halde, taşkın yapı sebebiyle Türk Medeni Kanununun 725. maddesinden kaynaklanan talepler, müstakilen temliken tescil davasına konu yapılabileceği gibi, taşkın inşaatı yapan kişiye karşı açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli davalarda savunma yoluyla da ileri sürülebilir.
Taşkın yapıyla ilgili davaların kabul edilebilmesi Türk Medeni Kanununun 725. maddesi hükmünde öngörülen koşulların gerçekleşmesine bağlıdır.
Somut olaya gelince; davalı taraf, taşınmazların dedelerinden intikal ettiğini ve parsellenerek üzerine ev inşa edildiğini, davacının babası ve kendisinin de amcası olan …’ın yaşadığı sürece bu sınırlara itirazının olmadığını, bu şekilde yıllarca kullanıldığını, intikalden sonra parselleri ölçtürmediklerini, tecavüzün olması halinde bedelini ödemeye hazır olduğunu savunmuştur.Bu durumda mahkemece, davalının savunması Türk Medeni Kanununun 725. maddesi kapsamında değerlendirilerek toplanmış ve toplanacak delillerin sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 10/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.