YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3225
KARAR NO : 2019/4489
KARAR TARİHİ : 30.04.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı, paydaşı olduğu 28 parça taşınmazın davalılar tarafından ekilip biçilmek suretiyle kullanıldığını, kendisinin faydalanamadığını ileri sürerek ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazlarda kendilerinin de paydaş olduklarını, davacı ile davalı … aracılığıyla kira sözleşmesi yaptıklarını, bir dönem kira bedeliyle davacının icra dairesine olan borcunun ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ortaklığın giderilmesi davası ile kira sözleşmesi arasındaki dönemde davalıların haksız işgalci oldukları gerekçesiyle 16.02.2009 – 30.10.2009 tarihleri arasında toplam ecrimisil alacağının 112.392,66 TL olduğunun tespiti ile dava değerine göre 16.485 TL ecrimisil alacağının yasal faizi ile tahsiline dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 28 parça taşınmazın tarafların ortak mirasbırakanı … adına kayıtlı olduğu, … 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/1266 Esas, 2010/1026 Karar sayılı kararı ile taşınmazlarda satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiği, kararın derecattan geçerek 14.04.2011 tarihinde kesinleştiği, davaya konu taşınmazların açık artırma usulü ile satıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı) 25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK’nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Somut olaya gelince, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ecrimisil hesaplama yönteminin usulüne uygun olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; tarım arazisi niteliğindeki çekişmeli taşınmazlarda yukarıda yazılı ilkeler uyarınca ürün esasına göre haksız kullanım bedeli hesaplanması gerekirken ilçe tarım müdürlüğünden gerekli veriler getirtilmeden, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, yapılıyorsa münavebede hangi ürünlerin kullanıldığı tespit edilmeden 2009 dönemi için marul, 2010 – 2011 dönemleri için buğday ve mısır ürünlerinin gelirine göre ecrimisil tespiti yapılarak sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıdaki yazılı ilkeler gözetilerek, tarım arazi vasfındaki taşınmazlarda ürün gelir metoduna göre bölgede ekilen tarım ürünleri, birim fiyatları ve dekara net verim değerleri ilçe tarım müdürlüğünden sorularak, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı saptanarak, alınacak rapora göre hüküm kurulması gerekirken ilçe tarım müdürlüğünden gerekli bilgi ve belgeler getirtilmeden, bölgede uygulanan münavebeli ürünler tespit edilmeden 2009 yılı için marul, 2010 – 2011 dönemleri için buğday ve mısır gelirleri değerlendirmeye alınarak sonuca gidilmesi doğru değildir.
3. Davacının 06.12.2012 tarihli dava dilekçesinde tespit isteği bulunmadığı, davanın niteliği gereği tespit hükmü kurulamayacağı ve davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı da gözönüne alınarak karar verilmesi gerekirken, talep olmadığı halde ecrimisil alacağı ile ilgili tespit hükmü kurulması da isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, REDDİNE, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalılar vekilinin, (3) numaralı bentte yazılı nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene ayrı ayrı iadesine, 30/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verilidi.