YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3144
KARAR NO : 2019/4490
KARAR TARİHİ : 30.04.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar, paydaşı oldukları 13 parça taşınmazın davalılar tarafından ekilip biçilmek suretiyle kullanıldığını, taşınmazdan elde edilen gelirler yanında destekleme primi gibi alacakların da davalılar tarafından edinildiğini ayrıca taşınmazlarda bulunan kavak ağaçlarının da kesilerek satıldığını ileri sürerek ecrimisile ve ağaç bedellerinin tazminine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, taşınmazlarda kendilerinin de paydaş oluklarını, intifadan men edilmediklerini, satılan kavak ağacı bedellerinin elden davacılara ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince “… dava konusu 13 adet (424 ada 1, 423 ada 3, 595 ada 3,440 ada 4,446 ada 5,571 ada 6,425 ada 9,896 ada 13,581 ada 16,581 ada 18,450 ada 22,438 ada 29 ve 421 ada 94 parsel sayılı) taşınmazda davacıların 1/12’şer, davalıların ise 1/3’er oranında paydaş oldukları anlaşılmaktadır. Gerçekten de; çekişmeli 5 adet (595 ada 3,571 ada 6,896 ada 13,581 ada 16 ve 581 ada 18 parsel sayılı) taşınmazın davalılar tarafından kiraya verildiği ve 4 adet (424 ada 1, 423 ada 3, 440 ada 4 ve 421 ada 94 parsel sayılı) taşınmazda tabii ürün (meyve) veren ağaçların bulunduğu gözetilerek anılan taşınmazlar hakkında intifadan men’in gerçekleşmesinin aranmayacağı belirlenmek suretiyle ecrimisile karar verilmesinde; davalılar tarafından ağaçların kestirilerek satılması nedeniyle ağaç bedeline tazminat olarak hükmedilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ancak; davacılar, dava konusu 423 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 35-40 adet ıslah ile birlikte 49 adet kavak ağacının davalılar tarafından kestirilerek satılması nedeniyle paylarına hasren tazminat isteğinde bulunmuş ise de davalı …’a ait parsel içersinde kaldığı saptanan 60 adet kavak ağacı da dahil edilmek suretiyle toplam 109 adet kavak ağacı üzerinden davalıların sorumlu tutulması doğru olmadığı gibi davacıların 2004-2007 dönemine ilişkin davalılara ödenen destekleme primlerine ilişkin bir istemde bulunmadıklarına göre davalılara ödenenen 2003 yılındaki destekleme primlerinin ecrimisil hesabında gözetilmesi ile yetinilmesi gerekirken 2004-2007 dönemini de kapsar şekilde 6100 sayılı HMK’nın 26. (HUMK’un 74.) maddesi hükmü gözetilmeksizin, istek dışına çıkılarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması da isabetsizdir. Hâl böyle olunca; 2004-2007 dönemi için davalılara ödenen destekleme primlerinin ecrimisil hesabına dahil edilmemesi ve ağaç bedeli tazmini yönünden davacıların paydaşı olduğu taşınmaz içersinde kalan davalılar tarafından kestirilerek satılan 49 adet kavak ağacı üzerinden davacıların payı gözetilerek davalıların ağaç bedelinden sorumlu tutulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. … ” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 2003 yılı ecrimisil bedeli olarak 9.224 TL, kesilen ağaç bedeli olarak 3,295 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline dair verilen karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil ve kesilen ağaç bedellerinin tazmini isteklerine ilişkindir.
1.Bilindiği üzere; bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapmak ve orada gösterilen doğrultuda hareket etmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durumda bozmaya uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağından artık mahkemece bozma gereklerini yerine getirme zorunluluğu doğar.
Ne var ki; Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin yerine getirildiği söylenemez.
Şöyle ki, bozma ilamında davacıların talep ettikleri destekleme primi alacağını sadece 2003 yılı için istedikleri, geriye kalan dönemlerde hesap edilecek ecrimisile destekleme primlerinin dahil edilmemesi gerekeceği belirtilmesine rağmen Mahkemece, sadece 2003 yılı için belirlenen ecrimisil karar altına alınmıştır.
Hal böyle olunca; taleple bağlılık ilkesi ve dava tarihi de gözetilerek 2003-2007 dönemleri arası tespit edilen/edilecek ecrimisilin karar altına alınması ancak bozma ilamı gözönüne alınarak sadece 2003 dönemi ecrimisil alacağına destekleme primi alacağının dahil edilmesi diğer dönemlerde prim alacağının ecrimisile dahil edilmemesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yalnızca 2003 dönemi için ecrimisile karar verilmesi isabetsizdir.
2.Kabule göre de; 05.06.2009 tarihli keşif tutanağında davacılar vekili 9 parsel sayılı taşınmazla ilgili herhangi bir taleplerinin bulunmadığını, sehven bu taşınmaza yönelik talepte bulunduklarını belirttiğine göre anılan beyan değerlendirilmeden sonuca gidilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden Kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 30.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.