Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2850 E. 2019/152 K. 09.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2850
KARAR NO : 2019/152
KARAR TARİHİ : 09.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davada ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olup hükmün asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

… A R A R

Davacı vekili, müvekkilinin 109 ada 49 parsel sayılı taşınmazın kayden paydaşı olduğunu, davalı tarafından taşınmaz üzerine ambar inşa edildiğini, ihtara rağmen müdahalenin sona ermediğini belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL ecrimisilin yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, birleşen davada ise aynı gerekçe ile davalının dava konusu taşınmaza elatmanın önlenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “… davacının, hissesini kullanamadığı ve yerinin davalı tarafından tasarruf edildiği iddiasıyla iş bu men’i müdahale ve ecrimisil davasını açtığı, hissedarlar arasında görülmekte olan meni müdahale ve ecrimisil davalarında intifadan men koşulunun dava şartı olduğu, dava şartının gerçekleştiği, davacının, yerini terketmesi hususunu davalıya dava dilekçesi ekinde sunulan ihtarname ile ilettiği, ancak davalının yeri kullanmaya devam ettiği, dava devam ederken davaya konu parselin bulunduğu alanda ihbar olunan Belediye Başkanlığı tarafından 29/04/2013 tarih ve 409 sayılı işlemle 3194 sayılı İmar Kanunu 18. madde uyarınca imar uygulaması yapıldığı, imar planına göre yapılan parselasyon sonucu davacının taşınmazının 1475 ada 4 no’lu parsele taşındığı, hal böyleyken birleşen meni müdahale davasının konusuz kaldığı anlaşılmakla birleşen davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Ana dosyada talep edilen ecrimisil yönünden ise, davacının, davaya konu hissesini kullanamadığından bahisle davalıdan dava tarihinden itibaren geriye dönük 5 yıllık ecrimisil istemesinin haklı olduğu, zira davacının taşınmazının dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede davalı tarafından tasarruf edildiği, davalıya ait fabrika sahasının taşınmazda bulunduğu, dava şartı olan intifadan men şartının gerçekleştiği, Mahkememizce gerekçeli ve denetime elverişli bulunan 08/08/2014 tarihli üçlü mülk bilirkişi heyeti raporuna göre davacının hak kazandığı ecrimisil tutarlarının 2012 yılı için 237,01 TL, 2011 yılı için 6.451,99 TL, 2010 yılı için 6.038,97 TL, 2009 yılı için 5.644,71 TL, 2008 yılı için 5.068,98 TL olduğu, davacı vekilinin 09/10/2004 havale tarihli dilekçesi ile davasını 2012 yılı için 237,01 TL, 2011 yılı için 6.451,99 TL, 2010 yılı için 5.644,71 TL, 2009 yılı için 5.068,98 TL, 2008 yılı için 4.484,71 TL olmak üzere toplam 27.979,00 TL’ye ıslah ettiğini beyan ettiği, 27.979,00 TL üzerinden ıslah harcını ikmal ettiği ancak dilekçedeki talepler toplandığında talep edilen tutarın 21.887,40 olduğunun anlaşıldığı, …… ” gerekçeleriyle (Ecrimisil davası yönünden) davacının ecrimisil talebinin ıslah beyanları doğrultusunda kısmen kabulüne, kısmen reddine, dava tarihinden geriye dönük olmak üzere 5 yıl için 2012 yılı için 237,01 TL, 2011 yılı için 6.451,99 TL, 2010 yılı için 5.644,71 TL, 2009 yılı için 5.068,98 TL, 2008 yılı için 4.484,71 TL olmak üzere toplam 21.887,40 TL ecrimisilin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, (Birleşen Elatmanın Önlenmesi davası yönünde ise) davanın konusuz kaldığınında bahisle esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş; hüküm, (ecrimisile yönelik) davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
1) Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 109 ada 49 parsel sayılı taşınmazın dava tarihi itibariyle tarla vasfı ile davacı, davalı şirket ve dava dışı üçüncü kişi adına paylı mülkiyet hükümlerine göre tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 günlü ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçeleri bilimsel verilere ve HMK’nin 266. vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olayda, hükme esas alman bilirkişi raporunda denetime elverişli emsal kira bedelleri karşılaştırılmadığı gibi, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası tespit edilerek sonraki dönemler için ÜFE artış oranı uygulanması yerine, 2013 yılı kira bedeli tespit edilerek geriye doğru hesaplama yapılmış, hesaplama yapılırken (uygulama olanağı bulunmayan) 16.12.184 tarih ve 18607 sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan Devlete Ait Mal Satış, Trampa, Kiraya Verme, Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesis, Ecrimisil ve Tahliye Yönetmeliğinin 8. maddesinin esas alındığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bilimsel verilere uygun, hüküm vermeye ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınmamıştır
Hâl böyle olunca, Mahkemece gerekli görüldüğü takdirde mahallinde yeniden keşif yapılarak, Gayrimenkul Değerlendirme Uzmanı, Fen Bilirkişisi ve İnşaat Mühendisinden oluşan üç kişilik uzman bilirkişi heyetinden yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda bilimsel verilere uygun, denetime elverişli şekilde ecrimisil hesabı konusunda rapor alınması, ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte açıklanan nedenle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.