Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2845 E. 2019/442 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2845
KARAR NO : 2019/442
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

.K.. A R A R

Davacı vekili, 2739 ada 16 parsel sayılı taşınmazın müvekkili adına kayıtlı olduğunu, davalıların hiçbir akdi ve kanuni sebebe dayanmaksızın taşınmaza ikametgah yapmak suretiyle tecavüz ve müdahale ettiklerini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 01.03.2001-31.03.2010 tarihleri arası toplam 50.160,00 TL haksız işgal tazminatının dönem sonlarından itibaren kademeli yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece bozma öncesi yapılan yargılama neticesinde, davacı kurum tarafından talep edilen ecrimisilin davalı tarafından ödendiği gerekçeleriyle “Bilirkişi raporunun 5. bendinin b fıkrası uyarınca belirlenen işgal tazminatı olan 35.655 TL nazara alınarak bu miktarın davalılarca davacı kuruma ödendiği ve davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla, konusuz kalan davada karar tesisine yer olmadığına, davacı vekilinin fazlaya ilişkin talebinin reddine”, karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2012/18336 Esas ve 2012/22881 Karar sayılı ilamı ile “….Dava konusu olayda davalılara dava dilekçesi ekli davetiye 26.07.2010 tarihinde tebliğ edilmiş, davalılar cevap süresi geçtikten sonra 02.12.2010 havale tarihli cevap dilekçeleri ile zamanaşımı def’inde bulunmuşlar, davacı da 28.06.2011 tarihinde verdiği dilekçe ile “davalıların zamanaşımı itirazları yasal süresinde değildir” şeklinde beyanda bulunarak buna karşı koymuştur. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davalıların süresinde ileri sürmediği zamanaşımı def’ine karşı davacının zamanında savunmanın genişletilmesine karşı koyduğu gözönüne alınarak, zamanaşımı def’ine itibar edilmemelidir. O halde mahkemece yapılacak iş, davacının ecrimisil talep ettiği tarih aralığında davalının yaptığı ödemeler de değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır….” gereğine işaret edilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde “Davanın kısmen kabulüne, 15.555-TL ecrimisil alacağının 2.115-TL için 31/03/2010, 8.340-TL için 31/12/2009, 5.100-TL için 31/12/2008 tarihlerinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş; hüküm, süresinde davacı vekili ve davalılar vekilince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 2739 ada 16 parsel sayılı taşınmazın dava tarihi itibariyle ….Vakfı” adına kayıtlı olduğu, yargılama aşamasında davalılardan … ve …’ın 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılması hakkında Kanun” uyarınca davacı kuruma müracaat ederek uyuşmazlık konusu borcun yapılandırıldığı, 30.05.2011 tarihli Taahhütname ile 01.03.2001 -31.12.2010 tarihleri arası tahakkuk eden borç miktarının (42.225,00 TL ana para, 2.086,66 TL faiz olmak üzere) toplam 44.311,64 TL olarak belirlendiği, taksitlendirilen borcun yasal faizi ile birlikte davalılar tarafından ödendiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı vekili (dava dilekçesi ile) 01.03.2001- 31.03.2010 tarihleri arasına yönelik ecrimisil talep etmiş, olup, davalılardan … ve … da dava dilekçesinde belirtilen dönemleri de kapsar şekilde ( 01.03.2001 -31.12.2010 tarihleri arası) borcu yapılandırmışlardır.
Hal böyle olunca, mahkemece, davalılar ile davacı kurum arasında (karşılıklı rıza ile) 6111 sayılı yasa uyarınca yapılandırılan ecrimisil alacağının 30.05.2011 tarihli taahhütname doğrultusunda ödendiği anlaşıldığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, taraflarca anlaşılan ve talep edilen kısmı aşar şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 16.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.