Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2803 E. 2019/563 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2803
KARAR NO : 2019/563
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, vekil edeninin dava konusu 4 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalının taşınmazda eşyalarını tuttuğunu, kendisinin ise babasının yanında kaldığını ve vekil edenini dava konusu taşınmaza sokmadığını açıklayarak, davalı tarafın dava konusu taşınmaza müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının, vekil edeninin kayınpederi olduğunu, oğlu ile evlendiğinde dava konusu taşınmazda oturmalarına izin verdiğini, dava konusu taşınmazın, vekil edeni ile davacının oğlunun yasal konutu olduğunu, davanın muhatabının da davacının oğlu olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazda davalının zilyetliğinin devam ettiğinin ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, tapulu taşınmaza el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece her ne kadar yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu gerekçesine katılma imkanı bulunmamaktadır.
Şöyle ki;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Somut olaya gelince; dosyaya yansıyan belge ve beyanlardan, çekişme konusu 4 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, dava konusu taşınmazda davalının eşyalarının bulunduğu ve keşif sırasında konutun kapısının davalı tarafından açıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davacı kayıt maliki olup, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayanmaktadır. Taraflar arasında bir “kira ilişkisi” de bulunmamaktadır. Esasen evveliyatında, davalı ile birlikte davacının oğlunun taşınmazı muvafakata dayalı olarak tasarruf ettikleri dosya kapsamı ile sabittir.
Dava açılmış olmakla muvafakatin geri alındığının kabulü gerekir. Öte yandan, davalının taşınmazın aile konutu olduğu yolundaki savunmasının kayıt maliki davacı ile davalı (ve eşiyle) arasında hukuki bir ilişki kurulmadığına göre davacıyı bağlamayacağı ve önem ifade etmeyeceği de tartışmasızdır. O halde, davalının taşınmazı kullanmasının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söylenemez. Diğer taraftan; davacının oğlu ile davalının ayrı yaşamakla birlikte evliliklerinin devam etmekte olmasının davacının mülkiyet hakkı karşısında taşınmazı davalının kullanmasının haklı ve geçerli nedeni olarak kabul edilemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2009/1-401 Esas, 2009/473 Karar)
Hal böyle olunca, davacı …’nın mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle, dava konusu taşınmaza davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı ve yerinde olmayan gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.