Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2783 E. 2019/342 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2783
KARAR NO : 2019/342
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

.K.. A R A R

Davacılar vekili, vekil edenleri ile davalının kardeş olduklarını, dava konusu taşınmazların taraflara ortak murislerinden intikal ettiğini, ayrıca sadece vekil edenlerine ait taşınmazlar da olduğunu, davalının bahse konu tüm taşınmazları ekip biçtiğini ve vekil edenlerine pay vermediğini, davalı kira ödemediği için noter aracılığı ile ihtarname çekerek günün rayici üzerinden ecrimisil ödemesini istediklerini ancak sonuç alamadıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 20.670,00 TL’nin en yüksek banka faizi ile davalıdan alınıp vekil edenlerine ödenmesine karar verilmesini istemiş, 27/03/2013 havale tarihli dilekçesi ile, davasını 309.048,00 TL üzerinden ıslah etmiştir.
Davalı, yetkisizlik itirazı olduğunu, dava konusu taşınmazların tarafından kullanılmadığını, davacılara düşen hisseleri murisleri öldüğünden beri ayırdığını fakat davacıların gelip kullanmadıklarını, davacı …’nun maliki olduğu 640 parsel sayılı taşınmaz için davacıya kira bedelini ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dinlenen tanık beyanları, alınan bilirkişi raporları, ek rapor ve tüm dosya kapsamına göre, davalının davacıların da payları olan taşınmazları sadece kendisinin kullandığı gerekçesi ile davacılar vekilinin ıslah edilmiş davasının kısmen kabulü ile 35.238,525 TL nin dava tarihi olan 22/10/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı … na ödenmesine , 21.047,045 TL nin dava tarihi olan 22/10/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’ye ödenmesine fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu edilen ve ecrimisile hükmedilen 49 parça taşınmazın tarla ve çayır nitelikleri ile davacılar, davalı ve dava dışı malikler adına paylı mülkiyet hükümlerine göre tapuda kayıtlı olduğu, bir kısım taşınmazlarda sadece davacıların malik olduğu, bir kısım taşınmazlarda ise tarafların malik olmadıkları, mahkemece 25/05/2012 ve 20/09/2013 tarihlerinde fen ve … bilirkişisi ile keşif yapıldığı, 20/09/2013 tarihli yapılan keşif sonrası alınan … bilirkişi raporuna göre, davalının yer göstermesi ile dava konusu taşınmazların bir kısmının çayır durumunda olduğu, bazılarının fiiili kullanımda olmadığı,bazılarının ise tarla durumunda olduğunun tespit edildiği, bölge koşullarına göre taşınmazlarda genel olarak buğday ve ayçiçeği tarımı münavebesi yapıldığı, bu taşınmazlara ilişkin ecrimisil değerleri hesaplanırken bu ürünlerin münavebelerine göre hesaplama yapıldığı, çayır otu olarak biçilen taşınmazlarda ise ecrimisil hesabının çayır otu olarak hesaplandığı, mahkemece bilirkişi incelemesi sonucu yapılan hesaplamalara göre davalı aleyhine ecrimisile hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, … yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 günlü ve 2002/3-131 E, 2002/114 … sayılı kararı).
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, mahkemece davacı ve davalı tanıkları duruşmada dinlenerek davalının dava konusu taşınmazlarda ki kullanımı tespit edilmiş ise de, dava konusu taşınmazlarda yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca davalının dava konusu taşınmazları kullanımı konusundaki tanık beyanları hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. 08/07/2011 tarihli celse de dinlenen davacı tanığı Nurettin Arda beyanında, tüm taşınmazları davalının kullandığını belirtmiş, devam eden ifadesinde, sadece…Köyündeki taşınmazları bildiğini, Nakkaş Köyündekileri bilmediğini,…Köyündeki hangi parselleri davalının kullandığını bilmediğini, davalının dayısının çocukları ve ağabeyisinin de kullandığını belirtmiş, yine aynı celse dinlenen davacı tanığı … da, dava konusu taşınmazların bir kısmının boş olduğunu ve parsel numalarını bilmediğini beyan etmiştir. 25/11/2011 tarihli celse de dinlenen davalı tanıkları da taşınmazlarda kullanılmayan yerler olduğunu beyan etmişlerdir. Tüm bu açıklamalar ışığında, dava konusu taşınmazların sayısının ve dava dışı pay maliklerinin fazla olması nedeni ile taşınmaz başında dinlenmeyen tanık beyanlarının davalının kullanımı konusunda hüküm kurmaya yeterli olduğunı söylebilme olanağı yoktur.
O halde, mahkemece yapılacak iş, yerinde yeniden keşif yapılarak taraf tanıklarının HMK’nin 259 ve 290/2. maddeleri gereğince keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, az yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen ilkeler ışığında, dava konusu taşınmazların kim tarafından, tamamının mı yoksa bir bölümünün mü, ne miktarda ve hangi amaçla kullandığı, dava konusu taşınmazlardan hangilerini davacıların kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığı hususlarının taraf tanıklarından ayrıntılı olarak sorulması, taraf tanıklarının beyanları arasında çelişki bulunduğunda 6100 sayılı HMK’nin 261/1 maddesi uyarınca çelişkinin yüzleştirmek suretiyle giderilmeye çalışılması, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilememesi durumunda hangi taraf tanığının beyanının üstün tutulduğunun karar gerekçesinde gösterilmesi, davalının mahkemeye sunmuş olduğu 30/05/2012 havale tarihli dava konusu taşınmazların kullanımına ilişkin beyanlarını içeren dilekçesinin de gözönünde bulundurulması, bundan sonra tüm taraf tanık beyanlarının birlikte tartışılıp değerlendirilmesi, yine yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, buğday ve ayçiçeği ekimi yapılan ve tarafların malik olduğu taşınmazlarda intifadan men şartının aranması gerektiği, son olarak da, mahkemece hüküm kurulurken, HMK’nin 297.ve devamı maddeleri gereğince, dava konusu taşınmazlara ilişkin hesaplanan ecrimisil bedellerinin her birinin başladığı dönem sonunun hüküm fıkrasında gösterilerek infaza elverişli bir karar verilmesi olmalıdır.
Tüm bu husular düşünülmeden eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.