Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2780 E. 2019/344 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2780
KARAR NO : 2019/344
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı … tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacılar, dava konusu 118 ada 70, 72 ve 73 parsel sayılı taşınmazlarda 40/80 oranında pay maliki olduklarını, dava konusu taşınmazların tamamının haklı bir nedene dayanmaksızın davalılar tarafından ekilip biçilmek suretiyle yıllardır kullanıldığını belirterek, dava konusu taşınmazlara davalılar tarafından yapılan el atmanın önlenmesine, dava tarihinden itibaren geçmişe dönük on yıl için toplam 1.000,00 TL ecrimisil bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, dava konusu taşınmazların da içinde bulunduğu bir kısım taşınmazlarda tersimat hatasından kaynaklanan uyuşmazlık bulunduğunu, dava konusu yerlerin uzun yıllardır vekil edenlerinin murisi ve murisin vefatından sonra da vekil edenleri tarafından kullanıldığını, davacıların da tersimat hatası nedeni ile kendi taşınmazlarından başka taşınmazları kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıların aslında dava konusu yerin maliki olmaları gerekirken harita üzerinde sehven kaydırma yapılması nedeniyle tapu kayıtlarında malik olarak davacıların gözüktükleri, davacıların bu hatayı ancak Kadastro Kanunu’nun 41. Maddesine dayanarak açacakları dava ile düzeltebilecekleri ve asıl kendilerine ait olan yerin tespitini sağlayabilecekleri, iş bu nedenlerle davalıların dava konusu yeri evveliyattaki zilyetlik ve mülkiyet haklarına dayalı olarak kullandıkları ve bu nedenlerle sadece tapu kaydındaki kayda dayanarak açılan dava da davacının haklı sebeplere dayanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapulu taşınmaza yapılan el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 118 ada 70,72 ve 73 parsel sayılı taşınmazlarda davacı … ve davacı …’nun toplamda 40/80 oranında dava dışı diğer maliklerle paylı mülkiyet esaslarına göre pay maliki olduğu, davalıların dava konusu taşınmazlarda kayıttan kaynaklanan bir haklarının olmadığı, dava konusu taşınmazların 1141 parsel sayılı taşınmazın ifrazından oluştuğu, mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda, tapulama çalışmaları sırasında 1133 ila 1144 parsel sayılı taşınmazlar arasında kalan 1141 ve 1143 parsel sayılı taşınmazların yerlerinin harita üzerinde sehven kaydırıldığı ve zemine yansıtılmadığı, davalıların dava konusu taşınmazları kullanma sebebinin işte tapulama çalışmaları sırasında yapılan hatadan kaynaklandığı, 3402 sayılı Yasa’nın 41. maddesine göre düzeltme yapılması gerekirken, …’nin bu bölgede kamulaştırma yapması nedeni ile düzeltmenin yapılamadığının belirtildiği, dosya içeriğinde yer alan 23/06/2014 havale tarihli Kadastro Müdürlüğü yazısında ise, dava konusu yerde 3402 sayılı Yasa’nın 22/A maddesi uyarınca kadastro yenileme çalışmalarının tamamlandığının ve 30/04/2013 tarihinde kesinleştiğinin belirtildiği, yine dosya arasına alınan tapu kayıtlarına göre de, davacıların tapuda edinme sebeplerinin 3402 sayılı Yasa’nın 22/A maddesi gereğince yenilemenin tescili olduğu anlaşılmaktadır.
Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır.
Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Somut olayda, her ne kadar mahkemece, davalıların tersimat hatası nedeni ile dava konusu taşınmazları kullandıkları belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, az yukarıda da açıklandığı üzere, dava konusu taşınmazlarda, tapulama çalışmaları sırasında tersimat hatası nedeni ile sınırlarda kaymalar olduğu belirlenmiş ise de; bahse konu taşınmazlarda kadastro yenileme çalışmalarının tamamlandığı ve 30/04/2013 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir. O halde, dava konusu taşınmazlarda 22/A ile kadastro yenileme çalışmaları kesinleştiğinden, mevcut kadastral çapa itibar edilerek karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
O halde, mahkemece yapılacak iş, davacının, mülkiyet hakkına dayalı olarak açtığı davada, tapu kaydına değer verilerek, toplanmış ve toplanacak deliller çerçevesinde bir karar vermek olmalıdır.Tüm bu hususlar düşünülmeden, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı …’nun temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 15/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.