Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2309 E. 2018/16229 K. 25.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2309
KARAR NO : 2018/16229
KARAR TARİHİ : 25.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün taraf vekillerince tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacılar, 549 …… sayılı taşınmazın paydaşı olduklarını, davalıların 546 …… sayılı taşınmaza inşa ettikleri yapıların kendi taşınmazlarına taştığını ileri sürerek elatmalarının önlenmesine ve taşan yapıların yıkılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, temliken tescil savunmasında bulunarak davacılar ile aralarındaki anlaşma uyarınca taşınmazın kullanıldığını ayrıca evlerin imar uygulamasından önce yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların elatmalarının önlenmesine, taşkın yapıların yıkılmasına, ağaçların yıkılmasına ilişkin talebin reddine dair verilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce “… taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere, taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir.Bu durumda, taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma yapılması, taşınmazların oluşumuna esas tüm kayıtların getirtilmesi, taşınmaz üzerindeki binaların ne zaman yapıldığının araştırılması, iyiniyet iddialarının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de; davalılardan …… yönünden olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir … ” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı … bakımından davanın pasif husumet yokluğundan reddine, taşkın yapıların yıkılmasına, ağaçların yıkılması talebinin reddine dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli 549 …… sayılı taşınmazda davacılar ile dava dışı kayden paydaş oldukları, 546 …… sayılı taşınmazda ise davalı …’in paydaş olduğu diğer davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir haklarının bulunmadığı davalı …’in diğer davalıların babası olduğu ve ona tebaan taşınmazı kullandıkları anlaşılmaktadır.
1- Hemen belirtmek gerekir ki; yıkım istekli davalarda, yıkılması istenen ve mütemmim cüz niteliği taşıyan binanın, ana nüvesinin yer aldığı taşınmaz maliklerinin tümünün davada yer alması gerekir.
Ne var ki, davalı …’in paydaşı olduğu 546 …… sayılı taşınmazda dava dışı Teslime, ………’ın da payı olduğu halde davaya dahil edilmeden sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
O halde; 546 …… sayılı taşınmazın diğer paydaşlarının da davaya dahil edilerek karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile taraf teşkili sağlanmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir.
2- Bilindiği üzere; TMK’nin 693/son maddesi uyarınca paydaşlardan her biri bölünemeyen ortak menfaatlerin korumasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir. Diğer bir deyişle bir veya birkaç paydaşın bu türlü davalarda diğer paydaşları temsile yetkili bulunduğu açıktır.
Somut olaya gelince; davacılar taşan kısımlardaki davalılar tarafından yapılan tüm yapıların yıkılmasını istediği halde Mahkemece çekişmeli 549 …… sayılı taşınmazın tüm maliklerince dava açılmadığı gerekçesiyle ağaçların yıkılması talebinin reddine karar verilmesi de isabetsizdir.
Hal böyle olunca; öncelikle yıkım isteği yönünden taraf teşkilinin sağlanması, davacıların yıkılmasını istediği ağaçların yerinin ve dava konusu taşınmaza tecavüzlü olup olmadığının belirlenmesi, davalılar tarafından yapıldığının anlaşılması halinde sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadelerine, 25/09/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.