YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2306
KARAR NO : 2018/17918
KARAR TARİHİ : 24.10.2018
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne ve İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın esastan reddine karar verilmiş, bu kez Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.10.2018 Çarşamba günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden taraftan gelen olmadı. Karşı taraftan davalı vekili Av. … geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacılar vekili, tarafların ortak mirasbırakanından intikal eden davaya konu 1062 ada 107 parsel sayılı taşınmazın mirasçılar arasında fiili olarak paylaşıldığını, 5 numaralı dairenin vekil edenlerine bırakıldığı halde davalı tarafından işgal edildiğini, ihtarname çekilmesine rağmen davalının işgaline devam ettiğini ileri sürerek davalının haksız müdahalesinin meni ile aylık 1500 TL ecrimisilin ihtarnamenin tebliğinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile ecrimisil miktarını 3807 TL olarak arttırmıştır.
Davalı vekili, taraflar arasında fiili taksim yapıldığını ancak davaya konu bağımsız bölümün davacılara bırakılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; taraflara miras yoluyla intikal eden taşınmazın, taraflar arasında fiili taksim gerçekleşerek her bir mirasçının kendisine intikal eden yeri kullandığı gerekçeleriyle davanın kabulü ile, davalının davacılara isabet eden 2 nolu kat 5 nolu daireye yapmış olduğu müdahalenin meni ve tahliyesine, dava konusu edilen dönem için 3.807,00TL ecrimisil tazminatının 20.2.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, Mahkeme kararına karşı davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 5/12/2017 gün, 2017/1147 Esas ve 2017/1358 Karar sayılı ilamı ile davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/71 Esas, 2016/530 Karar sayılı dosyasında verilen 12.12.2016 tarihli gerekçeli kararın HMK’nin 353/1.b.2 maddesi gereği kaldırılmasına, davanın esastan reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1062 ada 107 parsel sayılı taşınmazın arsa vasfında davacılar yakın mirasbırakanı Vahap Başaran, davalı ve dava dışı mirasçılar adlarına paylı mülkiyet hükümlerine göre kayıtlı olduğu, Mahkemece yapılan keşif neticesinde hukukçu, gayrimenkul eksperi ve harita bilirkişilerce tanzim edilen raporda, davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan binada 7 adet daire bulunduğu, 7 nolu dairede Bayram Başaran’ın oturduğu, fiili taksim olup olmadığının yazılı belge olmaması nedeniyle Mahkemece takdir edilmesi gerektiği, her katın bir paya olacak şekilde paylaşılmış olmasının pay ve mevcut durum itibariyle uygun olabileceğinin belirtildiği, Yerel mahkemece, taraflar arasında fiili taksim olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verildiği, ne var ki davalının istinaf başvurusu üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 2. Hukuk Dairesince davacıların talebinin paylarından az yer kullandığı iddiasına dayandığı ve davacı paydaşların paylarına karşılık çekişmesiz olarak kullandıkları bağımsız bölüm mevcut olduğu gerekçeleriyle istinaf başvurusunun kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak, davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davacı tarafın iddiası payından az yer kullandığına ilişkin olarak nitelendirilmiş ise de, somut olayda çözme kavuşturulması gereken uyuşmazlık davaya konu taşınmazda fiili taksim bulunup bulunmadığı, bulunduğu takdirde çekişmeli 5 nolu dairenin kime özgülendiğine ilişkin olup, bu hususlarda hükme yeterli bir inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu’nun (BK) 213., Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hâl böyle olunca, tarafların bildirdikleri tüm delillerin toplanması, taraf tanıklarının keşif mahallinde hazır olmaları için tebligat çıkartılması, taşınmazın başında yeniden uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi, oluşmuş ise her bir paydaşın kullanımına bırakılan bölümün fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek rapor ve krokiye yansıtmasının sağlanması, davacıların kullanımına bırakılan bölümlere el atmanın olup olmadığının belirlenmesi, fiili kullanma durumu oluşmuş ve davacıların kullanımına bırakılan bölüme el atma var ise davanın kabul edilmesi, aksi takdirde uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümleri gözetilerek çözümlenmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca bu sebepten dolayı BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 24.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.