Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2279 E. 2018/17517 K. 17.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2279
KARAR NO : 2018/17517
KARAR TARİHİ : 17.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalılar … ve … vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.10.2018 … günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davacı vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, kayden malik olduğu 269 ada 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 nolu bağımsız bölümün, davalılar tarafından haklı ve hukuki bir sebebe dayanmaksızın kullanıldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalılar, çekişme konusu dükkan niteliğindeki taşınmazlarda geçerli kira sözleşmelerine dayanarak kiracı olarak bulunduklarını, fuzuli şagil olmadıklarını beyanla davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bozma ilamına uymak suretiyle yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile, 269 ada 13 parselde tapuya kayıtlı ve mahkemece uyulmasına karar verilen Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2014/11697 Esas, 2015/14617 Karar sayılı bozma ilamında paylı mülkiyet hükümlerine tabi olduğu belirtilen taşınmazda davacının payına yaptıkları el atmanın önlenmesine (tecavüzün menine) karar verilmesi üzerine, hüküm davalılar … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın reddine ilişkin ilk hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2014/11697 Esas, 2015/14617 Karar sayılı ilam ile özet olarak “…Somut olayda, tapu kaydında bahsi geçen, kat mülkiyeti kurulu yapının 1999’lu yıllarda yıkılarak, yerine mimari projesi ve ruhsatı bulunmayan 2 katlı işhanının yapıldığı, binanın yıkılmasıyla kat mülkiyetinin son bulduğu, bu durumda davacı ve diğer bağımsız bölümlerin maliki olan dava dışı ……’in paydaş haline geldiği, davalıların dava dışı paydaş ……’in kiracısı olarak taşınmazı kullandıkları ve fuzuli şagil olmadıkları savunmasında bulundukları sabittir. Hâl böyle olunca, yukarıdaki ilke, yasal düzenleme ve…… Kararı uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir..” gereğine işaret edilmek üzere bozulmuş, bozma ilamına uyulduktan sonra yukarıda yazılı şekilde karar verilmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
1- Davalılar vekilinin davalı … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davalılar vekilinin davalı … hakkında kurulan hükmün esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davalılar vekilinin davalı … hakkında kurulan hüküm ve yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 269 ada 13 parsel sayılı 591,41 m2 büyüklüğünde, avlulu kargir ev niteliğindeki taşınmazda bulunan 1 nolu bağımsız bölümün davacı adına; 2,3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin dava dışı …… Çiftçi adına kayıtlı bulunduğu, yargılama devam ederken 17.6.2013 tarihinde 2 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin davalı … adına tescil edildiği, kat mülkiyeti kurulu yapının 1999’lu yıllarda yıkılarak, yerine mimari projesi ve ruhsatı bulunmayan 2 katlı işhanının yapıldığı, binanın yıkılmasıyla kat mülkiyetinin son bulduğu, bu durumda davacı ve davalı … ve diğer bağımsız bölüm malikinin paydaş haline geldiği anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında davanın, paydaşın paydaş aleyhine açmış olduğu elatmanın önlenmesi davasına dönüştüğü gözetilerek taraflar arasındaki çekişmenin, TMK’nin 688. ve devamı maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri uygulanmak suretiyle çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Medeni Yasasının 706, Borçlar Yasasının 2l3, Tapu Yasasının 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, ” ahte vefa” kuralının yanında Medeni Yasasının 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O hâlde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Yasanın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hâl böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeleri kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri tüm delillerin toplanması, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, oluşmuş ise kimin nereyi kullandığının belirlenip …… yansıtılması, fiili kullanma biçimi oluşmamışsa davacının payına karşılık taşınmazda kullandığı veya kullanabileceği yer bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; her ne kadar Mahkemece el atılan taşınmazın değeri üzerinden eksik harç tamamlatılmak suretiyle yargılama giderleri ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş ise de, davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan dükkanların davacı tarafça meydana getirilmediği sabit olduğundan, taşınmazın el atılan kısmının belirlenen arz değeri üzerinden yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu husus gözetilmeksizin fazla hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin davalı … hakkında kurulan hüküm ile yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün HUMK.nin 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı … hakkında kurulan hükmün esasına yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE, taraflarca HUMK.nin 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.