Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2269 E. 2018/17516 K. 17.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2269
KARAR NO : 2018/17516
KARAR TARİHİ : 17.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.10.2018 … günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Av. … geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı vekili, vekil edeninin pay sahibi olduğu 8050 ada 4 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak daha önce … 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 201/519 Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine ecrimisile hükmedildiğini ileri sürülerek bahsi geçen davada bilirkişi raporu ile belirlenen ve fazlaya ilişkin saklı tutulan 15.280 TL’nin 12.11.2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline, davalının haksız işgali devam ettiğinden 28.01.2008 – 02.01.2011 dönemlerine ilişkin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 2.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında davacının ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.
Davalı vekili, davacının ilk talebi olan ek davanın zamanaşımına uğradığını, sonraki dönem yönünden vekil edeninin haksız işgali bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uymak suretiyle yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulüne, dava konusu 28.01.2003 – 28.01.2008 dönemi için 15.280,00 TL ve 28.01.2008 – 02.01.2011 dönemi için 16.237,50 TL olmak üzere toplam 31.517,50 TL ecrimisilin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline (28.01.2008 – 02.01.2011 dönemi için belirlenen 16.237,50 TL’nin 2.500,00 TL’sine dava tarihi olan 03.01.2011 tarihinden itibaren, bakiye 13.737,50 TL’lik kısıma ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine) karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın kısmen kabulü ile, 8050 ada 4 parselde kayıtlı taşınmazın haksız işgali nedeniyle 16.656,00 TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair ilk hüküm, davalı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2013/2642 Esas, 2013/17595 Karar sayılı ilamı ile özet olarak; ” .. davanın dayanağını teşkil eden … 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 09/12/2010 tarihili; 2010/519 Esas ve 2010/497 karar sayılı sayılı kararının Dairece bozulması üzerine, … 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/47 esasına kaydedildiği ve davanın derdest olduğu görülmektedir. Hal böyle olunca, eldeki davanın çözüme kavuşturulabilmesi açısından; … 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/47 esasında kayıtlı el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının sonucunun beklenmesi, ondan sonra işin esası yönünden tarafların tüm delillerin toplanması, sonucuna göre bir karar verilmesi..” gereğine işaret edilerek hüküm bozulmuş, bozma ilamına uyulduktan sonra yukarıda yazılı şekilde karar verilmiştir.
Dava, mülkiyet hakkına dayalı ecrimisil istemine ilişkindir.
Bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 günlü ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Somut olaya gelince, toplanan deliller ve dosya kapsamından; davacı tarafından davalı aleyhine daha önce açılan … 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/519 Esas, 2010/497 Karar sayılı dosyasında ( bozma üzerine 2012/47 Esas, 2013/10 Karar) davalının hisse satın aldığı 3.8.2005 tarihi işgal tarihi kabul edilerek davacının hissesine düşen ecrimisil bedelinden 5000 TL’nin dava tarihinden itibaren davacı mirasçılarına ödenmesine karar verilmiş, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Davacının ilk talebi daha önce açılan davada 28.01.2003 – 28.01.2008 dönemlerine ilişkin ecrimisil bedelinden fazlaya ilişkin saklı tutulan kısıma ilişkindir. … 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/519 Esas sayılı dosyasında tanzim edilen bilirkişi raporunda 28.01.2003 – 28.01.2008 dönemlerine ilişkin davacının hissesine düşen ecrimisil bedeli 20.280,00 TL olarak belirlenmiş ise de, bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde işgal tarihi 03.08.2005 tarihi kabul edilerek davacının hissesine düşen miktar 11.395,00 TL olarak belirlenmiştir. Bu durumda davacının fazlaya ilişkin saklı tutulan ecrimisil miktarı 6.395,00 TL olup, bu miktar üzerinden yasal faiz uygulanarak tahsiline karar verilmesi gerekirken, 28.01.2003 – 28.01.2008 dönemi için 15.280,00 TL bedele hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, davalı vekili tarafından süresinde verilen cevap dilekçesi ile davacının saklı tutalan haklara ilişkin ecrimisil talebinin zamanaşımına uğradığı itirazında bulunulmuştur. Bir davanın açılması halinde zamanaşımı kesilir (BK.m.133/2). Ancak, kesilen zamanaşımı, kesilme tarihinden başlayarak yeniden işler (BK.m.135/1). Dava ile kesilmiş zamanaşımı, davanın devamı süresinde taraflardan birinin yargılamaya ilişkin her bir işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden cereyana başlar.
Öğretide, kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir (……… Hukuku, 12. bası. S.321). Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir (HGK.20.03.1968 gün ve 1968/9-210 E.; 151 K.; HGK, 03.07.2002 gün ve 2002/9-564 E. 572 K.; HGK 09.10.2002 gün ve 2002/9-809 E., 802 K.). Mahkemece, davacının önceki davada dava edilmeyen fazlaya ilişkin haklara yönelik ecrimisil miktarı hakkında davalının zamanaşımı defi değerlendirilerek, davacının 03.01.2006 tarihinden itibaren ecrimisil talep edebileceği de gözönünde bulundurulmamıştır.
Bundan ayrı, hemen belirtmek gerekir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (……Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) ……Armağan, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 …, 1974, sayfa 395 vd.) Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Mahkemece ilk hükümde, 8050 ada 4 parselde kayıtlı taşınmazın haksız işgali nedeniyle 16.656,00 TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmekle birlikte davacı tarafından temyiz edilmemiş, karar düzeltme yoluna da başvurulmamıştır. Bu durumda, ilk hükümdeki ecrimisil miktarı davacı tarafından temyiz edilmeyerek, davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Mahkemece,bozma ilamına uyma kararı verildikten sonra, davalı lehine oluşan müktesap hak gereğince, davacının talep ettiği dönemler için hükmedilecek ecrimisil bedelinin 16.656,00 TL’yi geçemeyeceği gözetilmeksizin, toplam 31.517,50 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de, 6100 sayılı HMK’nin 297/1-c fıkrasında (1086 s. HUMK’un 388/3), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı Kanunun aynı maddesinin 2. fıkrasında ise (1086 s. HUMK’un 388/son) hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Mahkemece , tarafların iddia ve savunmaları, bozma ilamı, bilirkişi raporları özetlendikten sonra eldeki dava ile ilgisi bulunmadığı anlaşılan ibarelere gerekçede yer verilmesi HMK’nin 297. maddesine aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine,
taraflarca HUMK.un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.