Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/2021 E. 2018/16665 K. 02.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2021
KARAR NO : 2018/16665
KARAR TARİHİ : 02.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.10.2018 …… günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı …… Cırık ile vekili Av. … geldi. Karşı taraftan başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı şirket vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin çekişmeye konu 1410 parsel sayılı taşınmazın 144/119040 payını davalılardan …’tan satın alma yoluyla iktisap ettiğini, bu paya tekabül eden 669,46 m² arsa ve üzerindeki ……ya davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın bir kısmını kullanmak bir kısmını da kiraya vermek suretiyle el attıklarını, payın şirket adına tescilinden iki gün önce davalı …’in diğer davalı ile akdedildiği ileri sürülen “zilyetlik devir sözleşmesi” ile üzerindeki ……nın devrinin kararlaştırıldığını, harici sözleşmenin muvazaalı olup şirket bakımından bir bağlayıcılığının bulunmadığını, paya bağlı olarak yapının da satın alındığını, davalılar arasındaki muhdesatın devrine ilişkin protokolün hukuki bir dayanağı olmadığını davalı …’ın pay satın almasının sonuca etkili olmayacağını ileri sürerek eldeki asıl ve birleşen davaları açmıştır.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce “… zilyetliğin devri sözleşmesine konu edilen çekişmeli taşınmazdaki yapıdır. Yukarıda anılan yasal düzenleme gözetilerek taşınmaz üzerindeki muhdesatın zeminden ayrı olarak satılmasının mümkün olmadığı, muhdesatın arza bağlı olarak ancak resmi akitle devredilebileceği, arzdan bağımsız olarak zilyetlik devir sözleşmesinin davacı bakımından bağlayıcılığının olmayacağı, tapulu taşınmazların satışının da ancak resmi şekilde yapılabileceği, bu tür sözleşmelerin adi yazılı şekilde her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu saptanmak ve bu olgular benimsenmek suretiyle zilyetlik devir sözleşmesinin iptaline ilişkin birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün bu kısmının onanmasına, Davalıların elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin temyiz itirazlarına gelince gelince; Bilindiği üzere; çekişmeye konu edilen yapının, TMK’nin 684. madde hükmü uyarınca arzın mütemmim cüzü niteliğinde ve arzın mülkiyetine tabi olduğu sabit olup, arza paydaş durumunda olan davacının TMK’nin 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkı nedeniyle muhtesatta da kullanım hakkı olacağı tartışmasızdır. Dosya kapsamı ile çekişmeli arzın ve arza bağlı yapının davacı şirket tarafından kullanılmasına davalıların engel olduğu, bir başka ifadeyle intifadan men olgusunun gerçekleştiği saptandığına göre mülkiyet hakkı gözetilmek suretiyle, davacının payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile mutlak elatmanın önlenmesine karar verilmiş olması doğru değildir … ” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda birleştirilen davanın kabulü ile davalıların elatmasının davacıların payı oranında önlenmesine dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Asıl dava; zilyetlik devir sözleşmesinin iptali, birleşen dava ise çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu, arsa vasıflı, 1410 parsel sayılı taşınmazdaki 144/119040 payın ( imarla 3/2480 pay) davalı … adına kayıtlı iken oğlu …… Cırık’ın ortağı olduğu dava dışı ……… Şirketinin borcuna teminat olmak üzere davacı …… AŞ lehine 1410 parsel sayılı taşınmazdaki 144/119040 payı üzerine 22/01/2009 tarihinde 1. dereceden 1.000,00 TL değerinde ipotek tesis edildiği, ancak borcun ödenmemesi üzerine 28/08/2009 tarihinde vekil kılınan …… Cırık aracılığıyla davacı şirkete satış yoluyla temlik edildiği, bu arada üzerindeki ……nın diğer davalı …’a 25/08/2009 tarihli sözleşme ile zilyetliğinin devredildiği ve yargılama sırasında anılan parselden 14/01/2010 tarihinde pay satın alarak paydaş olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; bozma kararına uyulmakla bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar ve bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapılması zorunlu hale gelir.
Ne var ki; mahkemece bozmaya uyulmakla birlikte, bozma gereklerine uygun karar verildiği söylenemez.
Şöyle ki; bozma kararı gereğince çekişme konusu taşınmazda davacının payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken m² belirtmek suretiyle taşınmazda bulunan altı katlı …… niteliğindeki taşınmaza yönelik elatmanın önlenmesine karar verilmesi doğru değildir.
Ne var ki, anılan hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, Mahkeme kararının düzeltilerek onanması uygun görülmüştür (HUMK m. 438/7, HMK 370/2).
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün 2. paragrafında bulunan ” Davalıların; … ili, …… ilçesi, …… Mevkiinde bulunan 1410 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi …… Toksoy tarafından düzenlenen 24/10/2011 tarihli rapor ve krokide işaretlenen 462.00 metrekare fiili kullanım alanlı, altı katlı …… niteliğindeki taşınmaza yönelik el atmasının, davacının payı oranında önlenmesine, ” ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine ” Davalıların, 1410 parsel sayılı taşınmazda davacının payına vaki elatmalarının önlenmesine,” ibaresinin yazılmasına, taraf vekillerinin temyizi üzerine resen yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle düzeltilerek ONANMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 02.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.