Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/1862 E. 2018/16432 K. 27.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1862
KARAR NO : 2018/16432
KARAR TARİHİ : 27.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi dahili davalılar tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.09.2018 … günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden Davalı … bizzat ve vekili Avukat … geldiler. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili; vekil edeninin 24 ada 15 parsel maliki olup,davalının vekil edenine ait taşınmazın 8.27 m2’lik kısmına vekil edeni izni ve onayı olmadan büfe inşa edip,bu yeri işlettiğini belirterek 24 ada 15 parsele yapılan müdahalenin meni ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000 TL haksız el atmadan kaynaklanan tazminat bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş,yargılama sırasında 02.6.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı tarafından yapılan yapının kalini de talep ederek davayı ıslah ettiğini belirtmiş ve ıslah harcı yatırmamış, 01.6.2015 tarihli dilekçe ile ecrimisil istemini 20.000 TL ye çıkararak işlemiş faizi ile tahsilini talep ettiklerini belirtmiştir.
Davalının dava açıldıktan sonra vefatı üzerine davaya dahil olan mirasçılarından davalı …; dava konusu taşınmazda işgalci olmadıklarını,dava konusu edilen yerin davacıya değil …… ait olduğunu ve ……Müdürlüğüne 22 yıldır ecrimisil ödediklerini, kiracı sıfatıyla taşınmazı kullandıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “Davanın kabulü ile; … ili …… ilçesi 24 ada 15 parselde kayıtlı taşınmazda fen bilirkişisi …… Karabaş’ın raporuna ek krokide B2 rumuzu ile gösterilen mavi taralı alanda davalıların 11,51 m2’lik alandaki müdahalesinin men’ine, 11,51 m2’lik alandaki yapının kal’ine, 20.000,00 TL ecrimisil bedelinin dava tarihi olan 28/02/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş; hüküm, dahili davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve kal istemine ilişkindir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, dahili davalıların elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve 6100 sayılı HMK’nin 266. vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olaya gelince; hükme esas alınan bilirkişi raporunda yukarıda belirtilen ilke ve usuller dikkate alınmaksızın soyut bir takım belirlemeler ile ecrimisil hesabı yapılmış, mahkemece bu rapor esas alınarak sonuca gidilmiştir. Bilirkişi raporu, somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermeli ve Yargıtay denetimini sağlayacak bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir.
Hâl böyle olunca; mahkemece, dava konusu taşınmazın niteliği ve kullanım biçimine göre yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde ecrimisil hesabını içeren bilirkişi raporu alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
3-6100 Sayılı HMK’nin 141.maddesinin 1.fıkrasına göre; ”Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. “Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ise;” iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Eldeki davada ise davacı vekili,dava dilekçesinde elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemi ile dava açmış,tahkikat aşamasına geçildikten sonra dava dilekçesinde sehven kal istemini unuttuklarını belirterek davasını ıslah ettiğini belirtmiştir. Islah yolu ile müddeabihe müddeabih eklenemez,başka bir dava ile istenebilecek hususlar ıslah yolu ile istenemez. O halde mahkemece davacının kal istemi hakkında esasa ilişkin karar verilmemesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru olmamıştır.
SONUÇ: Dahili davalıların temyiz itirazlarının yukarıda (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dahili davalıların yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının REDDİNE, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalılara verilmesine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.09.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.