YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/16044
KARAR NO : 2020/2998
KARAR TARİHİ : 04.06.2020
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Alacak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kabulüne birleşen davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı … Ay vekili, asıl dava dilekçesinde, vekil edeni tarafından biriktirilen ve vekil edenine ait 15.704,09 Euro’yu vekil edeninden davalının aldığını ve iade etmediğini belirterek 15.704,09 Euro’nun ödeme günündeki kur üzerinden faizi ile birlikte davalıdan tahsilini; birleşen dava dilekçesinde de evlilik birliği içinde davalı adına edinilen taşınmazın 1/2 hissesinin vekil edeni adına tesciline, mümkün olmaması halinde yarı hisse miktarının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, asıl ve birleşen davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulü ile 15.704,09 Euro’nun fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden hesaplanacak TL karşılığının davalıdan tahsiline; birleşen davanın kısmen kabulü kısmen reddiyle, 50.000,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre asıl dava, alacak; birleşen dava mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil veya katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
1. Davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davacının davalının biriktiği ve kendisine ait olduğu 15.704,09 Euro’yu davalının alarak kendi adına olan 93345 nolu Merkez Bankası hesabına yatırdığını ve iade etmediğini iddia ettiği, davalının parayı almadığını savunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, dosyaya sunulan belgelerde davacının kısa süreli sigortasız çalışmasının bulunduğu, taraflarca çekilen kredilerin davacı tarafından ödendiğinin sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de mevcut delil itibariyle karar yerinde olmamıştır. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK mad. 190, TMK mad. 6). O halde, öncelikle davacının 15.904,09 Euro’nun varlığını, sonra da davalıya verdiğini ispatlaması gerekir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davalının 93345 nolu Merkez Bankası hesabının 26.06.2000 tarihinde 20.451,68 Euro yatırılarak açıldığı, paranın kaynağının davalı adına olan önceki kapatılan hesaplar olduğu, hesaptaki paranın da 19.01.2007 tarihinde çekilerek hesabın kapatıldığı görülmektedir. Davacının kendisine ait olduğunu iddia ettiği 15.704,09 Euro’nun varlığına ve davalıya verdiğine dair soyut ve yetersiz tanık beyanları dışında inandırıcı, somut delili bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, Mahkemece davacının asıl dava yönünden davasının, dosya kapsamındaki mevcut delillerle ispatlayamadığından reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
2. Davalı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
a. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b. Davalının katkı payı oranına yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanun’un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 09.06.1988 tarihinde evlenmiş, 14.05.2010 tarihinde yurtdışında açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu 147 ada 22 parselde 6 nolu bağımsız bölüm, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 20.12.1999 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Davacı kadın, çalışarak kazandığını vermek suretiyle katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 S.lı TMK mad.179).
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; Mahkemece, davacının eşit miktarda katkısı olduğu kabul edilerek katkı payı alacağına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. O halde, Mahkemece, yukarıda açıklanan Dairemizin ilke ve uygulamalarına göre taraf gelirleri toplanarak, her bir eşin kişisel harcamaları ile kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama da göz önünde bulundurularak belirlenecek katkı payı oranına göre hesaplanacak katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda (1.) ve (2.b.) nolu bentlerinde gösterilen sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (2.a.) nolu bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK’un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 04.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.