YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/15995
KARAR NO : 2019/2570
KARAR TARİHİ : 12.03.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
İLGİLİ VAKIF : …Kalesi Muhafızı Mehmed … Paşa Vakfı
DAVA TÜRÜ :Galle Fazlasına Müstehak Vakıf Evladı Olduğunun Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın kabulüne dair kararın davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 04/10/2018 tarihli ve 2017/8580 Esas, 2018/16767 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava dilekçelerinde, davacının Mazbut …Kalesi Muhafızı Mehmed … Paşa Vakfı’nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istenmiş; Mahkemece, davanın kabulü ile davacının galle fazlasına müstehik vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davanın kabulüne dair verilen kararın davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 04.10.2018 tarihli ve 2017/8580 Esas, 2018/16767 Karar sayılı ilamı ile onanmasına dair kararının davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili tarafından düzeltilmesi istenildiğinden dosya yeniden incelenmiştir.
Dava, vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 3. maddesine göre mazbut vakıflar, bu kanun uyarınca Genel Müdürlükçe (Vakıflar Genel Müdürlüğü) yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlanmıştır.
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlanan ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır.
Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soy bağı olan ya da soy bağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir.
Galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada öncelikle vakfeden ile soybağının ispatlanması, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekir. Yani bu tür davalarda incelenecek ilk husus; davacılar ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacılar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması olacaktır.
Bir vakfın evladı olunabilmesi için vakfın kurucusuna kadar soy bağının götürülmesi zorunlu olmayıp, daha önceden kesinleşmiş mahkeme kararı ile evlat olduğuna karar verilen kişilerle veya 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararına göre tevliyeti evlada bırakılan vakıflarda mütevellilik yapan kişilerle yöntemince kanbağı ilişkisinin kurulması yeterlidir.
Vakfiyeler, vakıf davalarında birinci derecede delil olup (Akgündüz, …; İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, 1996, Sh. 428), kadimden beri uygulandığı bilinmedikçe vakıf davalarında yazılı delil olarak kullanılamazlar. (Mecelle md.1739) Vakfiyelerin uygulanma şartı, bunların ifade ettikleri maddelerin sabit ve meşhur olmasıdır.
Veled kelimesinin çoğulu olan “evlad” ifadesi veled tabirinden farkı bulunan bir ifadedir. Evlad tabiri Türkçe’de tekil olarak kullanılır. Bu sebeple de “evlad” lafzı bir defa zikredilirse, sadece vâkıfın çocukları anlaşılmalıdır. (Akgündüz, …; sh.275) “Evlad” lafzı iki defa zikredildiğinde yani vâkıf, “evladı ve evlad-ı evladım” (çocuklarıma ve çocuklarımın çocuklarına) dediğinde, “veledime ve veledimin veledine” tabirinden farklı olarak, bu ifade bütün batınları içine alacaktır. Yani evlat kelimesi iki defa zikredilirse bütün çocukları kapsayacaktır. (Sungurbey, İsmet/Karinabadizâde, Ömer Hilmi; Eski Vakıfların Temel Kitabı, … 1978, sh 53-54; Ömer Hilmi Karinabadizade,… Evkaf, Mesele 141; … …, Tertibüs-Sunûf Fi Ahkâmil-Vukûf, Dersaadet 1337/1340, md. 644; …, Ebül-Ulâ, Ahkâm-ı Evkaf, 1339-1340 Dersyılı Takrirleri, …,153. )
Evlâd lâfzı bir def’a zikr olundukda evlâd-ı sulbiyyeye mahmûldür. Binâenaleyh ahfâda (torunlar) şâmil olmaz (kapsamaz).
Meselâ vâkıf -somut olayda olduğu üzere- vakfımın gallesini evlâdıma şart eyledim deyü evlâd lâfzını bir def’a zikr idüb tekrâr itmese meşrûtünleh yalnız vâkıfın evlâd-ı sulbiyyesine mahsûs olub ahfâda şâmil olmaz. (Sungurbey, İsmet/Karinabadizâde, Ömer Hilmi; Eski Vakıfların Temel Kitabı, … 1978, sh 53-54; Ömer Hilmi Karinabadizade,… Evkaf, Mesele 140 )
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu Mazbut …Kalesi Muhafızı Mehmed … Paşa Vakfı’nın 21 Zilkade 1252 H.(1836 M) tarihli vakfiyesinde; “…masârif edâ olunduktan sonra evkâf-ı mezkûreden vuku’ bulan mahlulât-ı muaccelâtı evvelâ kendi nefsime meşrûta olup dilediğim gibi tasarruf eyliyem ba’dehu ol makûle ile mahsulât-ı muaccelâtı teslis olunub sülüsü ile yine vakf-ı mezkûre akâr iştira oluna, sülüsâni zükür ve inas evladım beyninde ale’s seviyye tevzi’ ve taksim oluna ve ba’dehum uteka ve…” denilerek her sene muhasebe yapılarak ortaya çıkan masraflar ödendikten sonra arta kalan gelirin vakıfın ölümüne kadar kendi tasarrufunda olacağı, ölümünden sonra artan gelir üç hisseye ayrılarak 1/3’ü ile vakfa taşınmaz satın alınması, 2/3’ünün ise evlad-ı sulbiyyeye yani vakıfın öz evlatlarına şart kılındığı, bu tabirin yani sadece bir defa zikredilen evlat lafzının vakıfın torunlarını kapsamadığı,
Kaldı ki mevcut nüfus kayıtlarına göre davacı ile vakıf arasında soybağına esas alınan vakıfta mütevellilik yapan Şerife ve Münir’den olma … Tayyip Korur ile davacının annesi … İnayet’in kardeş olduklarına dair kardeş bağı bulunmadığından mevcut delil durumuna göre vakıf ile davacı arasında kan bağı yolu ile kurulmuş soybağının bulunmadığı,
Bu defa ki inceleme sonucu anlaşılmakla davacının galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğu yönündeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmeyerek hükmün bozulması gerektiğinden onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 04.10.2018 tarihli ve 2017/8580 Esas, 2018/16767 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 442/1 maddesi gereğince aynı mahkeme ilamı ile ilgili bir defadan fazla karar düzeltme isteğinde bulunulamayacağından ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 12.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.