YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/15669
KARAR NO : 2019/511
KARAR TARİHİ : 17.01.2019
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İtirazın Kaldırılması
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
.K.. A R A R
Davacı alacaklı 21.11.2014 tarihli yazılı kira akdine dayanarak 29.09.2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile aylık 18.366,44 TL’den 2015 yılı Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları kira alacağı 55.099,32 TL’nin faiziyle tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçluya 30.09.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu vekili itiraz dilekçesinde, alacaklı şirketin müvekkili şirket ile imzaladığı sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, dolayısıyla kira alacağının muaccel olmadığını bildirerek takibe, borca ve ferilerine itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması isteminde bulunmuştur.
Mahkemece verilen ilk kararda, aylık kira bedelinin sözleşmeden açıkça anlaşılamadığı, şartların ne şekilde gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 13.12.2017 tarih ve 2017/4252 E. 2017/16854 …. sayılı ilamı ile; “…davacı alacaklı takip talebi kira sözleşmesinde kararlaştırılan asgari kira bedeline KDV eklenerek (15.564,78 TL + 2.801,64 TL) belirlenen miktar üzerinden kira alacağının tahsilini istemiştir. Davalı borçlu takibe itirazında açıkça ve ayrıca kira ilişkisine ve borç miktarına karşı çıkmamış, alacaklı görünen şahsa herhangi bir borcu olmadığını ileri sürerek takibe ve borca itiraz etmiştir. Borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında İİK.nin 269/2. maddesi gereğince kira ilişkisinin ve kira miktarının kesinleştiğinin kabulü gerekir. Bu durumda davalı borçlu kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK.’nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak durumundadır. Bu durumda, davalı borçlu tarafça ödemeye dair böyle bir belge ibraz edilmediğine göre, Mahkemece itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda; dosya arasına alınan bilirkişi raporunda davalı tarafın asıl alacağa yaptığı itirazının yersiz olduğu, işlemiş faiz noktasında takipte istenebilecek faiz miktarının 2.019,99 TL olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, dosyaya sunulan bilirkişi raporu denetime uygun hüküm kurmaya elverişli kabul edilmekle davalı tarafın, asıl alacağa ve 2.019,99.-TL işlemiş faize yönelik itirazının ve takibin başlatıldığı icra dairesinin taraflar arasında kira sözleşmesinin bulunması ve kira bedelinin alacaklının ikametgahında ödenme mecburiyeti dikkate alındığında ifa yeri açısından … Anadolu İcra Dairelerinin yetkili olduğu, bu anlamda icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz yerinde olmadığından icra dairesinin yetkisine itirazın da kaldırılmasına karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından faiz yönünden temyiz edilmiştir.
Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesinin “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, ticari işlere ilişkin düzenlemelerin bulunduğu 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 8/1. maddesinde; ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği, 9/1. maddesinde; ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olup, bu maddede gönderme yapılan ilgili mevzuat 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanundur. 3095 sayılı Kanun’un 1/1. maddesinde, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse faiz oranının yıllık % 12 olacağı düzenlenmiştir. Fakat Bakanlar Kurulu, Kanun’un 1/2 maddesinden aldığı yetkiye dayanarak 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kanuni faiz oranını % 9’a indirmiştir.
Taraflar arasında imzalanan 21.11.2014 tarihli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut olayda davalı taraf tacir olup, kira sözleşmesi ile alışveriş merkezinin zemin katındaki 124,50 m2 alan davacı …Ş. tarafından, davalı Tur Kar Turizm Kafe Restoran Tic. Ltd. Şti.ne kiralanmış, kira sözleşmesinin 10.4. maddesi ile geciken kira bedellerine aylık % 15 + KDV üzerinden temerrüt faizi uygulanacağı kararlaştırılmıştır. Olayımızda davalı taraf tacir olup, davanın sebebini oluşturan taşınmaz da davalının ticari faaliyetinde kullanmak üzere kiralanmıştır. Kira sözleşmesi gereğince kira sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tamamının süresinde ödenmediği anlaşılmaktadır. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nin 8/1. maddesinde ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceği hükmüne aynı maddenin 3. fıkrasında tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerin saklı tutulacağına ilişkin bir istisna getirilmiş ise de başkaca bir istisna bulunmamaktadır. Aynı Kanun’un 9. maddesinde, ticari işlerde kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında ilgili mevzuat hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Anılan yasa hükmünde sözü edilen ilgili mevzuatın 3095 sayılı Yasa hükümleri olduğunun, akdi faiz oranı yönünden bir sınırlama getirmediğinin ve 6102 sayılı TTK’nin 8. ve 9. maddelerinin ticari işler bakımından özel hüküm niteliğinde olup ticari işlerde bu hükümlerin uygulanması gerektiğinin, başka bir anlatımla 6098 sayılı TBK’nin 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağının kabulü gerekir.
O halde, mahkemece tacir olan davalı kiracı şirket ile davacı şirket arasında serbest irade ile kararlaştırılmış faiz oranı üzerinden faizin hesaplanması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.un 428 ve İİK.nin 366.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA,taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.