YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/15558
KARAR NO : 2021/2071
KARAR TARİHİ : 09.03.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA : Tazminat
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, tapu iptali ve terkin, tazminat davasının, asıl dava olan dava tapu iptali ve terkin davası yönünden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dava olan tazminat davası yönünden kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün asıl ve birleşen dosyada taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı/birleşen dosyada davalı Hazine vekili, mülkiyeti davalılara ait 39 parsel sayılı taşınmazın 55,52 m2’lik kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan yerlerden olduğunu açıklayarak, tapu kaydının bu miktar bakımından iptaline karar verilmesini istemiş, 22.10.2008 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporu uyarınca 134 m2 lik kısım yönünden davasını ıslah etmiş, birleşen davanın ise reddini savunmuştur.
Davalılar/birleşen dosyada davacılar, kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddia edilen 55,52 m2’lik yüzölçümlü taşınmaz bakımından doğan zarar nedeniyle ıslahla birlikte 53.600,00 TL tazminatın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini istemişler, asıl davanın ise reddini savunmuşlardır.
Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamlarından sonra, asıl davanın kabulüne, 39 parsel numarası ile kayıtlı yerin Fen bilirkişisi …’ın 15.08.2008 tarihli raporunda “B” harfi ile gösterdiği 134 m2 miktarındaki bölümün tapusunun iptali ile deniz kıyısı olarak terkinine, (ilgili hüküm kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına) birleşen davanın kısmen kabulüne, 30.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na dayalı olarak açılmış tapu kaydının iptali ile sicilden terkini, birleşen dava, tapu kaydının Mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nin 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 39 parsel sayılı taşınmazın 1.036,00 m2 yüzölçümünde bahçeli kargir ev niteliğinde davalılar adına tapuda kayıtlı olduğu, bahse konu taşınmazın dosya içerisinde yer alan ve hükme esas alınan fen bilirkişisi …’ın 15.08.2008 tarihli raporunda “B” harfi ile gösterdiği 134 m2 miktarındaki bölümünün kıyı kenar çizgisinin içinde kaldığı ve bu bölümün kıyı olarak terkinine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken: cins ve nev’i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir: arsa ise emsal satışlara göre olması gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiyatları maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin göz önüne alınmasında zorunluluk vardır.
Bunun sonucu olarak, arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi olması halinde net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması, bu konuda taraflara emsal gösterme olanağının tanınması: bu yönden Mahkemece de re’sen araştırma yapılması, bilirkişi kurullarının açıklanan hususları irdelemeye, saptamaya ve değerlendirmeye yetkin, sıfat ve yeteneğe sahip uzman bilirkişilerden oluşturulması icap eder.
Esasları yukarıda gösterilen tespitler yapılırken çekişmeli taşınmazın niteliğinin diğer deyişle arsa veya arazi olduğunun 17.04.1998 tarihli ve 1996/3 Esas, 1998/1 sayılı İnançları Birleştirme Kararı içeriği ve sonucu ile birlikte gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. Diğer yandan Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 tarihli ve 1983/6122 sayılı kararında değinildiği gibi, belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan bir taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı (1/1000 ölçekli) imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerde bulunması: imar planında yer almayan taşınmazın arsa sayılabilmesi için ise, belediye veya mücavir alan sınırları içinde ve belediye hizmetlerinden yararlanan meskun yerler arasında yer alması zorunluluğu da dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, Mahkemece, hükme esas alınan 01.07.2015 tarihli inşaat ve mülk bilirkişisi raporunda, taşınmazın değeri belirlenirken, parselin büyüklüğü, konumu, rayiç değerleri, imar durumu gibi hususların göz önüne alındığı belirtilmiş ancak bu ifadeler soyut bir takım belirlemelerden öteye geçmemiş, tarafların, Mahkemenin ve Yargıtayın denetimine açık bir rapor düzenlenmemiştir. O halde, Mahkemece yapılması gereken iş, az yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, bilimsel verilere dayalı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor alınması olmalıdır.
Kabule göre de, Mahkemece, bilirkişi raporunda belirlenen 40.200,00 TL üzerinden, hakkaniyet indirimi yapılarak karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen dosya taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davalılar/birleşen davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 09.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.