Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/15316 E. 2018/20395 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/15316
KARAR NO : 2018/20395
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ : … …….. Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 14. …….. Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, davalı vekili tarafından …….. yoluna başvurulması sonunda … …….. Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince …….. başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez davalı vekilinin …….. Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı alacaklı 15.09.2007 başlangıç tarihli yazılı …….. akdine dayanarak 27.01.2017 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı …….. takibi ile 2014 yılı …….. ayından 2017 yılı …….. ayına kadarki 27 aylık …….. alacağı 68.000,00 TL’nin faiziyle tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçluya 02.02.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu vekili 08.02.2017 tarihli itiraz dilekçesinde, alacaklı tarafından 26.05.2014 ve 17.07.2014 tarihinde noterlikten gönderilen ihtarnameler ile 14.09.2014 tarihinde …….. sözleşmesinin süresinin dolacağı ve yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, müvekkilinin de 13.10.2014 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile 15.10.2014 tarihinde taşınmazı boşaltacağını ve anahtarları almak üzere ……..lanan taşınmaza gelinmesini bildirdiğini, belirtilen tarihte mal sahibinin oğlunun geldiğini ve anahtarların teslim edildiğini, alacaklının kötüniyetli olarak taşınmazın boşaltılmasından 2 yıl sonra …….. alacağı talep ettiğini, müvekkilinin borcu bulunmadığını bildirerek takibe ve borca itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı …….. Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, borçlunun ödeme emrinde belirtilen …….. miktarına karşı çıkmamasına göre bu miktar borcu ödediğini kanıtlaması gerektiği, borçlu davalının …….. borcunu ödediğini ispat edemediğinden, ayrıca taraflar arasında …….. sözleşmesinin sona erdiğine dair herhangi bir yazılı belge tanzim edilmediğinden taşınmazın davalının kullanımında olduğunun kabulü gerektiği, her ne kadar 17.10.2017 tarihli duruşma zaptında davanın kabulü ile davalı borçlunun borca itirazının kaldırılmasına karar verilmiş olup, tahliye konusunda karar verilmediği anlaşılmış ise de, tahliye hususunda şartların da sabit olduğu anlaşılmakla davalı borçlunun itirazının kaldırılmasına ve taşınmazdan tahliyesine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından …….. yoluna başvurulması üzerine, …….. Mahkemesince, davalının itirazında …….. sözleşmesine ve aylık …….. bedeline karşı çıkmadığı, sözleşmenin feshedilip anahtarın teslim edildiğini, bu nedenle …….. borcu bulunmadığını savunduğu, sözleşmenin sona ermesi için fesih ihtarı yeterli olmayıp ……..lananın tahliye edilmesi ve anahtarın da ……..ya verene teslim edilmesi gerektiği, davalı da tahliye ve anahtar teslimine ilişkin yazılı belge sunamadığına göre sözleşmenin ayakta olduğu, takip konusu …….. bedellerinin ödendiğine ilişkin yazılı belge sunulamadığından temerrüt olgusunun gerçekleştiği, ayrıca Mahkemece kısa kararda davanın kabulüne denildiğine göre kısa kararda tahliyeye de karar verildiğinin kabulü gerektiği, bu nedenle Mahkemece verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin …….. başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, …….. alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre hüküm, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsar. Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Hüküm gerekçesi dosya içeriğine uygun olmak zorundadır. Ayrıca, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı birbiri ile çelişmemelidir.
Somut olayda; Mahkemece kısa kararda “Davanın kabulü ile davalı borçlunun … 25. …….. Dairesinin 2017/2235 esas sayılı takip dosyasındaki borca itirazının kaldırılmasına, asıl alacağın % 20’si oranında tazminatın davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine, işlerin yoğunluğu ve zaman darlığı nedeni ile harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti hususlarının bilahare yazılacak gerekçeli kararda gösterilmesine” karar verilmiş, gerekçeli kararda ise hüküm fıkrasına ilave olarak “…davalı ……..cının taşınmazdan İİK’nin 269/a maddesi gereğince tahliyesine” karar verilmiştir. Mahkemece kısa kararda ……..lananın tahliyesine karar verilmediği halde gerekçeli kararda itirazın kaldırılması ile birlikte ……..lananın tahliyesine de karar verilerek, bu şekilde kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. HMK’nin 298/2.maddesi ve 10.4.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay …….. Kararı gereğince kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni oluşturur. Yargıtay denetimine, usul ve yasaya uygun olmadığından yazılı şekilde kısa karar ile gerekçe arasında çelişki oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile yeni bir karar vermekten ibarettir.
SONUÇ: Temyiz olunan …….. Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nin 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nin 373/1. maddeleri uyarınca (kaldırılmasına), İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de …….. Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.