YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/15141
KARAR NO : 2019/107
KARAR TARİHİ : 08.01.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Vakıf Tadil Senedinin Tescili İstemli
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Dava dilekçesinde, vakıf senedinde yapılan değişikliğin tescili istenmiş; Mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu; vakıf mütevelli heyetinin tamamının karar başlığında davacı olarak gösterildiği, dava açılırken harç alınmadığı, değişiklikler hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğünün görüşü alınmaksızın dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildiği anlaşılmaktadır.
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 47. maddesine göre başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal topluluklarının, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanacağı, tüzel kişilerin de cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil oldukları (TMK 48.madde), kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanacakları (TMK 49.madde), organları aracılığı ile iradelerini açıklayıp, tüzel kişi organlarının hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokacakları (TMK 50.madde) düzenlenmiştir.
Vakıf, TMK’nin 101.maddesi gereği gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olduğu; 102.maddesine göre ise vakfın, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanacağı belirtilmiştir.
Senet değişikliğinin tescili istenilen vakfa ait senet incelendiğinde; “Vakıf Başkanı” başlıklı 8.maddesinde, vakfın ve mütevelli heyetinin başkanının mahallin en büyük mülki idare amir olduğu, vakfın tescilinin mütevelli heyet başkanı mülki idare amiri tarafından sağlanacağı düzenlenmiştir.
Şimdi bu nokta da, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde dava şartları arasında sayılan; taraf ve dava ehliyeti, dava takip yetkisi, davada temsil kavramları üzerinde durulmalıdır:
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme ile ilgili olup, 6100 sayılık Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50.maddesi gereği medeni haklardan istifade hakkı bulunan her gerçek ve tüzel kişi bir davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir.
Dava ehliyeti ise kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir vekil aracılığı ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme yetkisi olup, HMK’nin 51.maddesi gereği dava ehliyeti medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirlenecektir. Buna göre medeni hakları kullanma (fiil, eylem) ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Davayı takip yetkisi, HMK’nin 53.maddesi gereği, davayı yürütebilme ve talep sonucunda belirtilen hakkın ya da hukukî ilişkinin esası hakkında hüküm alabilme yetkisini ifade etmekte olup, kanunda belirtilen istisnaî durumlar dışında, maddî hukuktaki tasarruf yetkisine göre kişinin davayı takip yetkisi olup olmadığı belirlenecektir. Kişi kendi adına dava açtığında yani dava konusu hak ya da hukuki ilişkinin tarafı olduğunu iddia ettiği anda davayı takip yetkisine de sahip olacaktır. Ancak kendi adına değil de bir üçüncü kişi adına hak talep ettiğinde davayı takip yetkisi olmayacaktır.
Dava takip yetkisi taraf sıfatından farklı olup sıfat, tarafın maddi hukukta düzenlenen alacaklı, mirasçı, malik olma niteliğine ilişkindir. Buna karşılık dava takip yetkisi yargılamanın kim tarafından yürütüleceği sorusunun yanıtıdır. Bu bakımdan, davanın yürütülmesi ve karara ulaşılmasındaki süreç dava takip yetkisini, bu sürecin sonucunda maddî hukuka yönelik sonuç sıfatı karşılar. Yani, dava takip yetkisi usûlî, sıfat ise maddî hukukla bağlantıyı ifade eder. (Pekcanıtez H., Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usûl Hukuku, … 2011, s.211).
Davada temsil, HMK’nin 71.maddesi gereği dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir. Temsilci davanın tarafı olmayıp taraf adına hareket eden kişidir. HMK’nin 52.maddesi gereği tüzel kişiler yetkili organları tarafından temsil edilebilecek olup iradi temsil olarak adlandırılan vekil aracılığı ile temsilde ise davanın tarafı, seçtiği bir vekil aracılığı ile dava açabilir ve davayı takip edebilir.
Somut uyuşmalıkta, senet değişikliği davasında davacı sıfatı, vakfın mütevelli heyetine ait olmayıp bizatihi tüzel kişi olan vakfın kendisine aittir. Dolayısı ile incelemeye konu davada “… İlçesi Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakfı”nın davacı olduğu, mütevelli heyet üyelerinin ise vakıf senedinin 10.maddesi gereği vakfın temsilci olduğunun dikkate alınmaması,
2. 3294 sayılı Kanun’un 5263 sayılı Kanun ile değişik 9. maddesinin (c) bendinde, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları yapacakları tüm muameleler dolayısıyla her türlü harçtan muaf tutulmuş olup, bu muafiyet vakfın doğrudan yapacağı işlemleri kapsamaktadır. Vakfın, yargı harcından bağışık tutulabilmesi için bunun yasada açıkça belirtilmiş olması gerekir. Anılan Yasa maddesinde vakfın yargı harcından bağışık tutulmadığı gözetilerek davacı Vakıftan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı tarifede öngörülen başvurma ve karar harcı alınması gerektiğinin düşünülmemesi,
3. Duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet başvurusu gibi). Kanunu’nun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.
Bilindiği üzere HMK’nin hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa’nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nin 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece, davalı taraf dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
4. Vakıf senedinin vakfın amacını açıklayan 3. maddesinin, 3294 sayılı Kanun’a uygun olarak “Bu vakfın amacı, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun amaç ve kapsamına giren faaliyet ve çalışmalar yapmak, diğer kanun ve bu doğrultuda düzenlenmiş mevzuatla vakıflara açıkça tevdi edilmiş görevleri ifa etmektir” şeklinde düzenlenmesi gerekirken bu hususlara dikkat edilmeden hazırlanan değişikliğin tesciline karar verilmesi,
5. Vakfın sadece değiştirilmesi istenilen maddeler dışında gerekli olmadığı halde vakıf senedinin tamamının yeniden düzenleme şeklinde noterden hazırlanması sırasında, maddi hatalar yapılması ve gerek olmadığı halde kurucu iradeye aykırı olacak şekilde vakfın malvarlığını düzenleyen 4. maddede değişikliğe gidilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş; duruşma açılarak davacı tarafa öncelikle gerekli harcı yatırması için süre verilip, bu eksiklik giderildikten sonra değişiklikler için vakfın yetkili organının vereceği karar doğrultusunda yeniden düzenleme şeklinde noter senedi hazırlatılması ve Türk Medeni Kanunu’nun 112-113 ve Vakıflar Yönetmeliği’nin 14. maddeleri gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünün de görüşü alındıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar vermektir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 08.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.