Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/14796 E. 2018/20284 K. 17.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/14796
KARAR NO : 2018/20284
KARAR TARİHİ : 17.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tespit

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı, haricen pay satın alarak bina inşa ettiği 725 ada 29 parsel sayılı taşınmazda sonradan açtığı tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi sonucu paydaş olduğunu, paydaş olmadığı dönemde davalının açmış olduğu elatmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verildiğini ve kararın icra kanalıyla infaz ettirilmeye çalışıldığını ileri sürerek binanın kendisine ait olduğunu tespitine ve muarazanın giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazda resmi olmasa da özel …… yapıldığını, her paydaşın kendi yerini kullandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti ile muarazanın giderilmesi isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli, bahçe nitelikli 725 ada 29 parsel sayılı taşınmazın 40/180 pay ile davalı, 8/297 pay ile davacı adına kayıtlı olduğu, taşınmazda dava dışı paydaşların da bulunduğu, 05.05.1993 tarihli özel …… planının bulunduğu ancak tüm paydaşların imzası bulunamadığından tapuya tescil edilemediği, … 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.2007 gün 2007/5-271 sayılı kararı ile davacının taşınmaza elatmasının önlenmesine karar verildiği ve kararın …… 16.İcra Müdürlüğünün 2010/7012 Esas sayılı dosyasında infazının istenmesine rağmen davacının şikayeti üzerine … …… 14.İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/206 Esas-248 Karar sayılı kararı ile davacının taşınmazda karardan sonra paydaş olduğu gerekçesiyle icranın geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak mülkiyetin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması(6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.)
Öğretide ve Yargıtayın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olayda, yukarıdaki ilkeler uyarınca derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması veya kamulaştırma işlemi bulunmadığına göre davacının, binanın aidiyeti isteği bakımından hukuki yararının varlığından söz edilemeyeceği gibi paydaşı olduğu taşınmazla ilgili … …… 14.İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/206 Esas-248 Karar sayılı kararı ile elatmasının önlenmesine dair verilen kararın icrasının geri bırakılmasına karar verildiğine göre muarazanın giderilmesi isteği ile ilgili de dava açmakta hukuki yararının olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davalının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, Kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.