Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/14564 E. 2018/19376 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/14564
KARAR NO : 2018/19376
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, elatmanın önlenmesine yönelik karar verlimesine yer olmadığına, ecrimisile yönelik talebin ise kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, davalının, vekil edeninin eski eşi olduğunu, tarafların boşanmalarına rağmen, vekil edeninin rızası dışında davaya konu mesken niteliğindeki taşınmazı kullanmaya devam ettiğini iddia edilip, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL’lik ecrimisil alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, taşınmaza yönelik elatmasının önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece;” 1.Dava konusu …17 parsel sayılı taşınmazın El Atmasının Önlenmesine yönelik istemle ilgili olarak “karar verilmesine yer olmadığına”, 2.Davanın ecrimisil talebi yönünden kabulüne, 5.000,00 TL ecrimisil bedelinin 15/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına,” karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafın temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen kısa kararda; “Davanın kabulüne, Harç, yargılama ve vekalet ücretlerinin gerekçeli kararda ayrıntılı olarak yazılmasına, ”şeklinde hüküm kurulmuş ve kısa karar ile yukarıda yazılı gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur.
T.C. Anayasası’nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılacak ve HMK’nin 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilir. Aynı Kanun’un 298/2. maddesi hükmü ise, sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı amirdir. Bu nedenle mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, mahkemece yapılacak iş; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir.
Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki, mahkemelere ve yargıya olan güveni sarsacağı gibi infazda duraksamaya yol açacağı da açıktır. Hükümlerin kurulmasında esas olan kısa karar olup, gerekçeli karar da buna uygun olmalıdır. Hüküm, bu nedenle kanuna, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na aykırı olarak tesis edilmiştir.
SONUÇ: Davalı vekili temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, kısa karar gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 28.11.2018 tarihinde karar oy birliğiyle karar verildi.