Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/14560 E. 2018/19716 K. 05.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/14560
KARAR NO : 2018/19716
KARAR TARİHİ : 05.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Menfi Tespit

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili; davalı tarafından dava konusu taşınmazlarda satın alınan hisselere yönelik müvekkili ile diğer hissedara bedel istemli ihtarname keşide edildiğini, keşideci tarafından satın alınan taşınmaz hisseleri hakkında şufa davalarının açıldığını ve davaların halen derdest olduğunu, ihtarnameye karşılık borçları bulunmadığından bahisle gerek alacak taleplerine ve gerekse alacak miktarlarına itiraz ettiklerini, müvekkilinin … adresindeki taşınmazı uzun süredir konut olarak kullandığını ve herhangi bir gelir elde etmediğini, dava dışı hissedar ……………. taşınmazlardan 7 nolu daireyi uzun süredir yazlık konut olarak kullandığını, diğer taşınmazların ise boş olarak durmakta ve herhangi bir gelir getirmediğini, davalı vekili tarafından … 4. İcra Dairesinin 2011/19175 Esas sayılı dosyası üzerinden ödeme emri keşide edildiğini, 7 günlük yasal itiraz süresi dolduğu için icra takibine itiraz edilemediğini belirterek müvekkillinin davalıya 20.781,07 TL borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının … 4. İcra Müdürlüğünün 2011/19175 Esas sayılı takip dosyası dolayısıyla davalıya takip tarihi itibariyle 6.371,00 – TL asıl alacak, 201,63 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.572,63 TL borçlu olmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil alacağından kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu … İlçesi …….. Mahallesi 1291 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 7 numaralı bağımsız bölüm ile … İli ………… Mahallesi 21 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 4, 7 ve 10 numaralı bağımsız bölümlerin davacı, davalı ve dava dışı paydaş adına paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olduğu, davalı tarafın, davacı ve dava dışı …….. Manukyan’a gönderdiği … 40. Noterliğinin 17 …….. 2011 tarihli ihtarnamesi ile (dört adet taşınmazdan) Burgazada’da yer alan 3 adet taşınmaz için 13.05.2011 tarihinden 17.10.2011 tarihine kadar (yasal faizi ile birlikte) toplam 12.500,00 TL, … adresindeki taşınmaz için ise 09.05.2011 ile 17.10.2011 tarihine kadar 4.687,50 TL asıl alacak ve işlemiş faizi ile birlikte toplam 7.780,00 TL’nin ödenmesinin ihtar edildiği, davacı ve …….. Manukyan’ın ise … 17. Noterliğinin 24 Ekim 2011 tarihli cevabi ihtarnamesi ile …’deki dairenin konut olarak kullanıldığı ve gelir elde edilmediği, diğer hissedar …….. Manukyan’ın ise Kınalıada’daki taşınmazlardan 7 numaralı daireyi uzun süredir yazlık konut olarak kullandığı, diğer taşınmazların ise boş olarak durmakta ve herhangi bir gelir getirmediğini bildirildiği, davalı tarafından davacı ile dava dışı …….. Manukyan aleyhine … 4. İcra Müdürlüğünün 2011/19175 Esas sayılı icra dosyası üzerinden ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrinin davacıya 18.11.2011 tarihinde tebliğ edildiği, yapılan itiraza rağmen itirazın süresinde yapılmaması nedeniyle takibin durmadığı anlaşılmaktadır.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin … İli ………… Mahallesi 21 ada 18 parsel sayılı taşınmazda bulunan 4 ve 10 numaralı bağımsız bölümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesin gelince;
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu’un (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237, Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa , fiili kullanma biçimi oluşmamış ise başka deyişle davacının payına karşılık kullandığı ve kullanabileceği bağımsız bölüm yok ise uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Ayrıca belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren ya da (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Somut olaya gelince; Mahkeme, davacı tarafın boş olarak belirttiği dava konusu 4 ve 10 nolu bağımsız bölümlerin boş olup olmadıkları, fiilen nasıl kullanıldıkları, davalı tarafından kullanılabilip kullanılamayacağı hususları etraflıca araştırılmadığı gibi (bu taşınmazlara yönelik) intifadan men şartının gerçekleşip gerçekleşmediği de tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde belirlenmemiştir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delilleri toplanarak, yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir soruşturma yapılması, çekişmeli yerleri fiilen nasıl kullanıkları, boş olup olmadıkları, boş iseler davalı tarafından kullanabilip kullanılamayacakları, ecrimisil istenen dönemler için, hangi taşınmazın, kim tarafından, hangi dönemlerde kullanıldığının ya da kullanılıp kullanmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, kullanım var ise, kullanımın niteliğinin tespiti ile intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenle reddine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 05.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.