Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/13809 E. 2018/17345 K. 15.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/13809
KARAR NO : 2018/17345
KARAR TARİHİ : 15.10.2018

MAHKEMESİ :…… Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı 3. kişi vekili, 11.07.2014 tarihli haciz esnasında mülkiyeti müvekkilline ait malların haczedildiğini öne sürerek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, dava açıldıktan sonra dosya borcunun ödendiğini, borçlunun malları üzerindeki haczin kalktığını, bu nedenle 3. kişinin dava açmaktaki hukuki yararının ortadan kalktığını öne sürerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava tarihinden sonra takip konusu borcun ödendiği, dava konusu haczin yasal dayanağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3. kişinin İİK’nin 96 vd maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
…… Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nin 294 ve devamı (Mülga HUMK’un 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi yazılacak gerekçenin, verilen hükme uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.
Bu anlamda, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nin 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece gerekçe bölümünde dava tarihinden sonra takip konusu borcun ödendiği, bu anlamda dava konusu haczin yasal dayanağının bulunmadığı belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında ise davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bu durum karşısında, hüküm ile gerekçenin çelişik olması doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.