Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/13107 E. 2019/1031 K. 05.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/13107
KARAR NO : 2019/1031
KARAR TARİHİ : 05.02.2019

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Genel Kurul Kararının İptali
MAHKEMESİ : Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulması sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez Bölge Adliye Mahkemesi kararının duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.02.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı … Başkanı … bizzat ve vekili Avukat … ve karşı taraftan temyiz eden davacı … ile vekili Avukat … … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava dilekçesinde, Türkiye … Federasyonun 22.10.2016 tarihinde yapılan 4. Olağan Genel Kurulu ve 5.Mali Genel Kurulun iptali ile yeniden seçim yapılabilmesi ve yönetim boşluluğu oluşmaması için kayyım tayini istenmiş; ilk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulü ile Türkiye … Federasyonun 4. Olağan Genel Kurulu ve 5.Mali Kurulu seçiminin iptaline, diğer taleplerinin reddine dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, davalı federasyonun seçimli genel kurulunun iptali ile kayyım atanması istemlerine ilişkindir.
1-Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu’nun Ek 9. maddesi gereği spor dalı ile ilgili faaliyetleri ulusal ve uluslararası kurallara göre yürütmek, gelişmesini sağlamak, sporcu sağlığı ile ilgili konularda gerekli önlemleri almak, teşkilatlandırmak, federasyonu uluslararası faaliyetlerde temsil etmek ve Tahkim Kurulu kararlarını uygulamakla görevli ve yetkili, özel hukuk hükümlerine tabi merkezleri Ankara’da olan bağımsız spor federasyonları kurulacağı, federasyonların merkez teşkilatının; en üst organ olarak genel kurul, yönetim, denetim, disiplin kurulları ile genel sekreterlikten teşekkül edeceği, genel kurulun iptalini Bakanlığın gözlemci raporunun verildiği, ilgililerin ise genel kurulun yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içerisinde asliye hukuk mahkemesinden isteyebilecekleri, genel kurulun toplanması, üyelerin belirlenmesi, divanın oluşturulması, delege listesine yapılacak itirazlar ve oyların sayımı ile ilgili diğer esas ve usuller ana statüde belirleneceği, Kanun’daki iş bu madde dayanak yapılarak düzenlenen … Ana Statüsünün 7. maddesinde genel kurul üye sayısı ile kimlerden oluşacağının düzenlendiği, “Genel kurul toplantıları” başlıklı 20. madde ise Olağan Genel kurul toplantılarının; dört yılda bir Yaz Olimpiyat Oyunlarının bitim tarihinden itibaren üç ay içerisinde Yönetim Kurulunca belirlenen tarihte yapılacağı, Mali Genel Kurulun ise; iki yılda bir seçimli olağan Genel Kurul ile birlikte, seçimli Genel Kurulun olmadığı yıllarda ise iki yılda bir Ekim veya Kasım ayı içerisinde Yönetim Kurulunca belirlenen tarihte yapılacağı, maddenin dördüncü bendinde ise Kanun’un Ek 9. maddesine paralel olarak otuz gün içerisinde asliye hukuk mahkemesinden genel kurulun iptalinin istenebileceğinin düzenlendiği, “Genel Kurulun Toplantıya Çağrılması” başlıklı 21.madde de genel kurula katılma hakkı bulunan kulüpler ile ilgili kurum ve kuruluşların, bildirdikleri delege listesinin genel kurul tarihinden en az otuz gün önce Federasyonun ve Genel Müdürlüğün resmi internet sitesinde ilan edileceği, maddenin son fıkrasında ise hazırlanan delege listesine, ilan tarihinden itibaren on gün içerisinde itiraz edilebileceği, delege listesine itirazın, Yönetim Kurulunca itiraz süresinin bitiminden itibaren iki gün içerisinde karara bağlanacağı, bu karara karşı da iki gün içerisinde Tahkim Kuruluna itiraz edilebileceği, Tahkim Kurulunun itirazın kendisine ulaştığı tarihten itibaren beş gün içerisinde bu itirazı kesin olarak karara bağlayacağı düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta dayanılan sebeplerin, iptali istenilen genel kurul delegelerinin belirlenmesi ve genel kurulun icra ediliş şekline yönelik olduğu, 22.10.2016 tarihinde yapılan 4.Olağan Genel Kurul toplantısına katılma hakkı olan delege sayısının hazırun cetveline göre 278, toplantıya katılıp oy kullanan delege sayısının 250 olduğu, iki liste halinde yapılan seçimde davacı … …’in 123 oy; diğer aday …’un 125 oy aldığı, 2 oy’un da geçersiz kabul edildiği ve … Başkanlığındaki listenin seçimi kazandığı, davacının da eldeki davayı açarak iş bu seçimli genel kurulun, delege belirleme, delege olamayacakların genel kurula katılıp oy kullanması gibi sebeple iptalini istemiştir. Dava dilekçesinde açıkça delege olamayacaklar olarak isimleri beyan edilen …, … ve …’ın delege olamayacakları ileri sürülmüş, ancak bu kişilerin ana statünün 9/3-e maddesi gereği başkan adayı olmak için üyelerin en az %15’inin yazılı teklifinin bulunması maddesi gereği davacıyı başkan adayı olarak önermiş oldukları, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da … ve … ile birlikte on kişinin ana statü gereği delege olamayacaklarına yer verilmiş ve mahkemece de delege olamayacakların genel kurula katılması, aradaki oy farkının iki olması sebeplerine dayanarak genel kurulun iptaline karar verildiği tespit edilmiştir.
Şimdi bu nokta da; “dürüst davranma” ve “hakkın kötüye kullanımı” ilkeleri üzerinde durulması gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; dürüstlük, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Bu kural, kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlaklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekalı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (DURAL, M. / SARI, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227).
Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nin 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanununa göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK’nin 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 tarihli ve 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istinaî hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme imkânını sağlamaktır.
Davacı eldeki davayı açarak ulaşmak istediği netice; iki oy farkı ile kaybettiği Federasyon Başkanlığı seçiminin yapıldığı genel kurulun iptalini sağlayarak yeniden seçim yapılmasının önünü açmaktır. Öncelikle ana statünün 21.maddesi gereği delegelerin belirlenmesi, itiraz ve sonuçları açık olarak düzenlenmiş olup, nihai olarak itirazlar hakkında tahkim kurulunun kesin olarak karar vereceği düzenlemesi ile birlikte, davacının aday olması için %15’lik yazılı başvuru şartı gereği kendisine destek veren üç delegenin, delege belirleme aşamasında delege olamayacaklarına itiraz edilmeyip genel kurul yapıldıktan sonra delege olamayacaklarının ileri sürülmesinin TMK’nin 2.maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olduğunun kabulü ile davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (16.) Hukuk Dairesi’nin 26.04.2018 tarihli ve 2018/568 Esas, 2018/546 Karar sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi hükmünün 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle REDDİNE, HMK’nin 373/1.maddesi gereği kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (16.) Hukuk Dairesi’ne, dosyanın ise İlk Derece Mahkemesi Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine ve 35,90 TL peşin harcın da onama harcına mahsubu ile kalan 3,50 TL’nin temyiz eden davacıdan alınmasına, 05.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.