Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/13024 E. 2018/15770 K. 17.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/13024
KARAR NO : 2018/15770
KARAR TARİHİ : 17.09.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı 3. kişi vekili ile asli müdahil vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı üçüncü kişi vekili, 10.08.2012 tarihinde haczedilen menkullerden …… Ltd. Şti’ne ait olduğunu, diğer ikisinin ise başka firmalardan fatura ile satın alındığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve …… yönünden davanın … Makine Ltd. Şti’ne ihbarına karar verilmesini talep etmiştir.
Müdahale talebinde bulunan vekili, istihkak davasının kendilerine ihbar edildiğini, dava konusu ……un mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, üçüncü kişinin ise işlevsel hale getirmek için mahcuzu elinde bulundurduğunu belirterek istihkak iddialarının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; İİK gereğince istihkak davalarının açılma prosedürünün belirli olup yasal süre içinde müdahale talebinde bulunan şirket tarafından dava açılmadığı, HMK’de düzenlenen asli müdahalenin İİK’de uygulanamayacağı, davacı 3. kişi şirket yönünden ise; borçlu şirket ile 3. kişi şirketin ortaklarının aynı kişilerden oluştuğu, faaliyet alanlarının aynı olduğu, mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, karinenin aksi 3. kişi şirketçe ispatlanamadığı gibi her iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik danışıklı işlemler yapıldığı gerekçesiyle 3. kişi tarafından açılan davanın reddine, asli müdahil talebinin reddine karar verilmiş, karar davacı 3. kişi vekili ve müdahale talep eden vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1-Mahkemece verilen kısa kararda; “Davacı ………… Ltd. Şti’nin istihkak iddiası ispat edilemediğinden davanın reddine, sair hususların gerekçeli kararda değerlendirilmesine” denildiği halde, gerekçeli kararda; “Davacı ………… Ltd. Şti’nin istihkak iddiası ispat edilemediğinden davanın reddine, asli müdahil talebinin reddine,” karar verilmiş ve asli müdahale talebi yönünden kısa kararda yer almayan ret sonucuna gerekçeli kararda yer verilmiş, bu şekilde, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur.
T.C. Anayasası’nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılacak ve HMK’nin 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilir. Aynı Kanun’un 298/2. maddesi hükmü ise, sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağını amirdir. Bu nedenle Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, Mahkemece yapılacak iş; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir.
Hüküm, bu nedenle Kanuna, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na aykırı olarak tesis edildiğinden bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı 3. kişi vekilinin ve müdahale talep eden vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı 3. kişi vekilinin ve müdahale talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366 ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı 3. kişi vekilinin ve müdahale talep eden vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 17.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.