Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/12512 E. 2018/18080 K. 05.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/12512
KARAR NO : 2018/18080
KARAR TARİHİ : 05.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı-karşı davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı-karşı davalılar vekili, müvekkillerinin 12 ada 258 parselin, davalı-karşı davacıların ise 12 ada 257 parselin maliki olduklarını, davalı-karşı davacıların 12 ada 258 parsel üzerine ev yapmak, ağaç dikmek ve hiçbir hakka dayanmaksızın kullanmak sureti ile müdahale ettiklerini iddia ederek davalıların el atmalarının önlenmesine, yapıların kal’ine, el atılan alanın tespiti ile bu alan için 22.09.2003 tarihinden dava tarihine kadar geçen süre için bilirkişilerce hesaplanacak ecrimisil tutarının ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-karşı davacılar vekili, asıl davanın reddini savunmuşlardır. Davalı-karşı davacılar vekili karşı davada ise; müvekkillerinin dava konusu taşınmaza müdahalelerinin kötüniyetli olmadığını, 257 parseli ve 258 parseli 2/b arazisi olarak 05.04.1998 tarihinde satın aldıklarını, 258 parselin 1990 yılında Hazine adına orman dışına çıkarıldığını, 257 ve 258 parselin 1998 yılından beri müvekkillerinin zilyetliğinde olduğunu 2/b parseli olan 258 parseli ileride Hazineden satın alacakları inancı ile taşınmaz içine ev, kuyu, yol, çardak, depo yaptıklarını ve meyve ağaçları diktiklerini belirterek, 3 katlı binanın bulunduğu arazinin temliken tesciline, 258 parsel üzerinde müvekkilleri tarafından yapılan narenciye ve zeytin bahçesinin değerinin ve yol masrafının, su kuyusu, çardak ve depo bedelinin davacı-karşı davalılardan tahsiline ve bu bedeller ödeninceye kadar araziden çıkarılmaması için hapis hakkı konulmasına, tapuda temliken tescil taleplerinin kabul edilmemesi halinde muhdesatların bedelinin davacı-karşı davalılardan dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl dava yönünden; ‘‘davanın kısmen kabulü ile; davalıların … Beypınarı mevkii 32 ada 258 parselde kayıtlı taşınmaza el atmalarının önlenmesine, söz konusu taşınmaz üzerinde davalılarca yapılmış olan bina ve ağaçların masrafları davacıya ait olmak üzere kal’ine, ecrimisil yönünden açılan davanın reddine,’’ karşı dava yönünden; davanın kabulü ile; ‘‘karşı davalılarca … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde dikilmiş ağaç değerleri olan 79.529,00 TL ve bina bedeli 179.928,00 TL’nin dava tarihi olan 09.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte karşı davalıdan alınarak karşı davacılara verilmesine, söz konusu muhdesat bedelleri ödeninceye kadar davacılara dava konusu taşınmaz üzerinde hapis hakkı tanınmasına,’’ karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı-karşı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; karşı dava ise, temliken tescil ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, Bilindiği ve gerek öğretide gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 günlü ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtayın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve 6100 sayılı HMK’nin 266. vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olaya gelince;dosyadaki bilgi ve delillerden; 6.200,00 m2 yüzölçümündeki çayırlık vasıflı dava konusu 12 ada 258 parsel, 12.06.1996 tarihinde tapuya tescil edilmiş ve yenileme sonucu 6.305,03 m2 yüzölçümündeki 383 ada 16 parsel oluşmuştur. Davacı-karşı davalı … 383 ada 16 parseldeki 3/6 hisseyi 25.03.2005 tarihinde, diğer davacı-karşı davalı ise ½ hisseyi 27.02.2006 tarihinde satın almıştır. Tapu Müdürlüğünün 18.11.2013 tarihli müzekkere cevabında, 12 ada 258 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 2/b şerhinin 10.07.2013 tarihinde kaldırıldığı bildirilmiştir. 383 ada 16 parsel sayılı taşınmazda 04.01.2018 tarihinde yapılan imar uygulaması sonucunda; 410 ada 1 ve 413 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuştur. 410 ada 1 parsel sayılı taşınmazda, davacı-karşı davalılar, davalı-karşı davacılar ve dava dışı kişiler paylı mülkiyet üzere maliktirler. 413 ada 1 parselde ise, davacı-karşı davalılar ile dava dışı kişiler paylı malik iken; davacı-karşı davalıların 26.03.2018 tarihinde hisselerini devretmesi sonucu dava dışı kişiler paylı malik olmuşlardır. Mahkemece hükme esas alınan raporda ise; 383 ada 16 parsel sayılı taşınmaza yönelik değerlendirme yapılmıştır. Ancak 383 ada 16 parsel sayılı taşınmazda yapılan imar uygulaması sonucu 410 ada 1 ve 413 ada 1 parseller oluşmuştur.
O halde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın son oluşan imar parsellerine göre değerlendirilmesi ve yeniden alınacak bilirkişi raporuna göre bir karara varılması gerektiğinden kararın bozulması yoluna gidilmiştir.
SONUÇ: Davacı-karşı davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı-karşı davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,peşin harcın istek halinde temyizedene iadesine, 05.11.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.