Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/12300 E. 2018/18343 K. 08.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/12300
KARAR NO : 2018/18343
KARAR TARİHİ : 08.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, tapu iptali ve tescil talebi ile cezai şart talebinin reddine, alacak isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, tarafların anne bir baba ayrı kardeş olduklarını, dava konusu edilen çok sayıda taşınmaz ile ilgili olarak, davalılara anneleri … intikal edecek hisseleri, vekil edeninin davalılardan satın aldığını ve bedelini peşin olarak ödediğini, sözleşme gereğinin yerine getirilmemesi durumunda 10.000 USD cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davalıların edimlerini yerine getirmediğini açıklayarak, davalıların, dava konusu parsellerdeki hisselerinin iptali ile vekil edeni adına tesciline, olmaz ise hisselerin dava tarihi itibariyle değerlerinin tespiti ile davalılardan alınmasına ve her bir davalı için 10.000 USD cezai şarta hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacıya sadece okul yeri mevkiinde bulunan 20 dönüm miktarındaki tarlayı sattıklarını, başkaca bir yer satmadıklarını, … ve …’ın ayrı ayrı 7.000 TL aldığını, …’ın ise okuma yazma bilmediğini ve kendisine 6.300 TL ödendiğini, sözleşmedeki imzanın …’a ait olmadığını, sözleşmenin “Not” şeklinde başlayan kısmının sonradan eklendiğini beyanla davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davaya konu satış sözleşmesinin taraflar arasında adi yazılı şekilde yapıldığı, hangi taşınmazların sözleşmeye konu edildiğinin açıkça belirlenmediği, davacının davalıların hatalı bir kanısının devamını sağlayacak şekilde hareket etmek suretiyle hileli davranışlarda bulunduğu, davalıların ise her halde hata sonucu sözleşmeyi imzaladıkları, annelerinden kendilerine düşecek 4 dönümlük tarlayı satmak amacıyla işlem yaptıkları gözetildiğinde taraflar arasında yapılan satım sözleşmesinin geçersiz olduğu ve tarafların aldıklarını geri vermekle yükümlü oldukları, taraflar arasındaki sözleşme geçersiz kabul edildiğinden sözleşme gereğince belirlenmiş cezai şart miktarına da hükmedilmesinin mümkün olmadığı, davacı taraf taşınmazların dava tarihlerindeki değerleri talep etmiş ise de, yasa gereğinde ancak verdiğini geri isteyebileceği gerekçeleri ile davacının tapu iptali ve tescil isteminin reddine, dava dilekçesinde terditli olarak talep ettiği 2. kademedeki talepleriyle ilgili olarak davanın kısmen kabulü ile 7.000,00 TL alacağın davalı …’tan, 7.000,00 TL alacağın …’tan, 6.300,00 TL alacağın …’tan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacının cezai şart isteminin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
İddianın ileri sürülüş şekli, davaya dayanak olarak sunulan sözleşmenin içeriğinde yer alan açıklamalara göre, dava; miras payının devri sözleşmesine dayalı TMK’nin 677/1. maddesi uyarınca açılan pay iptali ve tescil, olmaz ise bedel ve cezai şart isteğine ilişkindir. Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır (TMK. mad.677/1). Mirasçılar arasındaki devirler için söz konusu olan bu yazılı şeklin adi yazılı olarak yapılması yeterlidir. Davaya konu edilen, 3.2.2013 tarihli sözleşmenin düzenlendiği esnada ve halen, dava konusu taşınmaz iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olup, tarafların murisi olduğu bildirilen … şeklinde) kayıtlıdır. Mahkeme tarafından, davacının, davalıların hatalı bir kanısının devamını sağlayacak şekilde hareket etmek suretiyle hileli davranışlarda bulunduğu, davalıların ise her halde hata sonucu sözleşmeyi imzaladıkları gerekçesi ile sözleşmenin geçersizliğine karar verilmiş ise de, dosyaya yansıyan belge ve bilgiler ile tanık beyanlarından, sözleşmenin hile ya da hata sonucunda imzalandığı hususu duraksamasız ispatlanamıştır. Yine her ne kadar, Mahkemenin gerekçesinde, hangi taşınmazların sözleşmeye konu edildiğinin açıkça belirlenmediği belirtilmiş ise de, sözleşmede, … düşen hisselerin satıldığı beyan edilmiştir.
Bu durumda, dava konusu taşınmazlar ile ilgili olarak, kayıt malikinin mirasçıları olduğu beyan edilen taraflar arasında yapılan ve miras payının devrine ilişkin bulunan, dayanak sözleşmenin TMK’nin 677/1. maddesi hükmü uyarınca değerlendirilerek hüküm verilmesi, sözleşmenin pay devri olarak geçersizliğinin tespiti halinde ise, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesinin, denkleştirici adalet düşüncesine dayandığı, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğu, ülkemizde yaşanan enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu, hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralının gözardı edilmemesi gerektiği, davacının satış nedeniyle davalılara ödediğini iddia ettiği bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmininin gerektiği hususları da gözden kaçırılmamalıdır.
Ne var ki, Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Şöyle ki; 7.1.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalılardan … sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, … okuma yazma bilmediğini, … ise sözleşmenin “Not” şeklinde başlayan kısmının sonradan eklendiğini iddia etmiş olmalarına rağmen Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmamış ve araştırma yapılmamıştır. Aynı şekilde, dosyaya sunulan veraset ilamına göre murisin ismi … olmasına, ancak tapu kayıtlarındaki malik sütunlarının … ve … olarak kayıtlı bulunmasına, sözleşmede ise muristen … olarak sözedilmesine rağmen, bu kişilerin aynı kişiler olup olmadığı üzerinde durulmamıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece, davalılardan, …’ın okuma yazma bilip bilmediği hususunun sunulan delilleri gereğince yapılacak araştırmaya göre ve ilgili kurumlardan sorulmak suretiyle belirlenmesi, davalılardan …’ın sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile …’ın sözleşmenin “Not” şeklinde başlayan kısmının sonradan eklendiği yönündeki iddialarının ayrıca, veraset ilamında adı geçen …, tapu kayıtlarında malik olarak görünen … ve … ve sözleşmede adı geçen …’ın aynı kişiler olup olmadığının yöntemince araştırılmasından sonra, davanın belirlenen hukuki niteliği, iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek yazılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 8.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.