Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/11349 E. 2018/17677 K. 22.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/11349
KARAR NO : 2018/17677
KARAR TARİHİ : 22.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Vakıfın Dağıtılması Ve Tescili İstemli

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı …… Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Dava dilekçesine, malvarlığının amacını gerçekleştirme imkanı kalmayan vakfın tasfiyesi ile mahkeme sicilinden silinmesi istenmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda vakfın amacını gerçekleştirme imkanı kalmadığından vakfın tasfiyesine ve sicilden terkinine karar verilmesi üzerine kapatılan 18. Hukuk Dairesi’nin 15.09.2014 gün ve 2014/2522 Esas, 2014/12625 Karar sayılı ilamı ile tasfiye kurulun oluşturulmaması ile malvarlığının devri konularında herhangi bir karar verilmemiş olması, davacı …… Genel Müdürlüğü lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemiş olması gerekçeleri ile mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu vakfın kendiğinden sona erdiğinin tespiti ile sicilden silinmesine, malvarlığı bulunmadığından tasfiyeye ilişkin karar tesisine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de gereği yerine getirilmemiştir.
Yargıtay’ın bozma kararlarına karşı direnme hakkı yasalarımıza göre mahkemeye verilmiş olup, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra gereklerinin yerine getirilmesi ve bozma ilamında yazılı hususları karşılayacak şekilde araştırma ve inceleme yapılması zorunludur.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, mahkemece kendiğinden sona erdiğinin tespiti ile sicilden silinmesine karar verildiği, tasfiye kurulu ile malvarlığının devri hususlarında ise malvarlığı bulunmadığı gerekçesi ile hüküm kurulmadığı, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakıldığı gibi davacı lehine vekalet ücreti de takdir edilmediği anlaşılmaktadır.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 116.maddesi kapsamında malvarlığının amacını gerçekleştirme imkanı kalmayan vakfın tasfiyesi ile ile mahkeme sicilinden silinmesi istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 101. maddesinde de gerçek ve tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları olarak tanımlanmış 101.maddedeki tanımdan da anlaşılacağı gibi, vakfın kurulmasının sadece mal ve hakların özgülenmesiyle değil, “yeterli” mal ve hakların özgülenmesiyle olacağı vurgulanmış, yine vakfın tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olması niteliği de vakfın tanımında bir unsur olarak belirlenmiştir.
Bu tanımlamalara göre vakfın üç önemli unsuru taşıması gerekli olup bunlardan birincisi, vakfeden kişi ve bunun irade beyanı; ikincisi ve en önemlisi vakfın konusunu teşkil eden mal; üçüncü unsur ise vakfın temin edeceği fayda ve bundan yararlanacaklar olarak ifade etmek mümkündür. Bu üç unsurun bulunmadığı hallerde hukuken bir vakıftan söz etmek imkansızdır. Bir vakfın kuruluş aşamasında sahip olduğu koşulları sonradan kaybetmesi onun dağılması sonucunu doğuracağında şüphe yoktur. Şunu da özellikle belirtmek gerekir ki, bir vakfın, amaçlarını gerçekleştirmesi onun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde ve sürekli olarak gayesine özgülenmiş bir mal veya hakka sahip olmasıyla mümkün bulunup sürekliliği ve bunu sağlayacak herhangi bir hukuki alt yapıya sahip olmayan yardım veya hayır kuruluşunu vakıf saymak imkansızdır. TMK’nin 116.maddesinde de amacın gerçekleşmesi olanaksız hale geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde vakfın kendiliğinden sonra ereceği ve mahkeme kararıyla sicilden silineceği, 52. Madde de ise; sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği, hükme bağlanmıştır.
Vakfın sona ermesi halinde, ortaya mal varlığının tasfiyesi ile arta kalan malvarlığının özgülenmesi (tahsisi) konusu çıkar.
Tüzel kişilere ilişkin genel hükümlerde belirtildiği gibi, vakfın tasfiyesi, TMK’nin 53. maddesi hükmüne tabidir. Buna göre Kanunda ve kuruluş belgesinde aksine hüküm yoksa tasfiye, terekenin resmi tasfiyesine ilişkin hükümlere göre yapılacaktır. Tasfiye için vakfın malvarlığının aktif ve pasifi tespit edilerek defteri tutulur, mal ve haklar paraya çevrilir, alacaklar tahsil edilir, borçlar ödenir (TMK. madde 634-635).
TMK’nin 54/I ‘e göre; kanunda veya kuruluş belgesinde başka hüküm yoksa ya da yetkili organ başka türlü karar vermedikçe, tasfiye edilen tüzel kişinin malvarlığı en yakın amacı güden kamu kurum ve kuruluşuna geçer. Ancak özgülenme amacının aynı olmasına dikkat edilir. Türk Medeni Kanunu’nun ……la ilgili hükümlerinde, sona erme halinde mal varlığının tahsisinin nasıl yapılacağı belirtilmemiştir.
5737 sayılı …… Kanunu’nun 27. maddesinde bu konuda getirilen düzenlemeye göre ise; sona eren yeni ……ın borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar, vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa, dağıtılan yeni ……ın borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdür1üğe intikal edeceği, 27.09.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan …… Yönetmeliğinin 19. maddesinde; amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelen ve değiştirilmesinde de olanak bulunmadığı takdirde, vakfın kendiliğinden sona ereceği, vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlük vakfın amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği kanısına varırsa dilekçe ile mahkemeye başvurarak durumun mahkeme siciline tescilini isteyeceği, mahkemenin gereğine göre Genel Müdürlüğün veya vakfın yönetim organının yazılı düşüncesini alarak vakfın dağılması ve tasfiye kurulu oluşumu istemini karara bağlayıp dağılma kararını sicile tescil edeceği, sona eren vakfın kişiliğinin, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam edeceği, yine aynı yönetmeliğin 22.maddesinde ise; sona eren yeni ……ın borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar, vakıf senedinde yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün ve devredilecek vakfın görüşü alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan yeni ……ın borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe devredileceği hüküm altına alınmıştır.
1-Vakfın malvarlığının bulunup bulunmamasının tasfiye kurulu oluşturulmasına engel olmadığı hususu da dikkate alınarak mahkemece, yukarıda belirtilen emredici düzenlemeler doğrultusunda, vakfın sona ermesi (dağılması) halinde artan mal ve hakların nereye devredileceğinin vakıf senedindeki düzenlemelerde gözönünde bulundurulup yöntemince tespitinden ve uygulamada duraksamaya sebebiyet vermemek için bir tasfiye kurulunun belirlenmesinden sonra vakfın sona erdiğine karar verilmesi yerine, tasfiye kurulu oluşturulmadan davanın kabulü,
2-Kendisini davada vekille temsil ettirmiş bulunan davacı …… Genel Müdürlüğü lehine maktu vekalet ücretine ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
3-Kabule göre de;
Vakfın sona erdiğinin tespiti ve tasfiye kurulu oluşturulması ile birlikte TMK’nin 52.maddesi gereğince vakfın tüzel kişiliği ile ehliyetinin tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sonuna kadar devamına karar verilmemesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ: …… Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 22.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.