Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/11249 E. 2019/5200 K. 16.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/11249
KARAR NO : 2019/5200
KARAR TARİHİ : 16.05.2019

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair kararın taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusu üzerine, davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nin 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine; davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile … Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/09/2017 tarihli ve 2011/100 Esas, 2017/213 Karar sayılı kararının HMK’nin 353/1-b.2. maddesi gereği kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü .
KARAR

Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi…’nın 12.05.2008 tarihinde öldüğünü, dava konusu 2443 ada 13 Parsel sayılı taşınmazda bulunan işyeri niteliğindeki binanın 4/10 payı ile; 1016 ada 293 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 4/10 pay maliki olduğunu, murisin 12/05/2008 tarihinde ölümü ile taşınmazların davacılara intikal ettiğini, davalıların müvekkillerinin paylarını kullanmalarına engel olup bir kısmını bizzat kullandıkları gibi büyük bir kısmını da 3. kişilere kiraya verdiklerini ileri sürerek 01/01/2003 tarihiyle 31/12/2007 tarihleri arasında 10.000,00 TL, 01/01/2008 ile 01/09/2008 tarihleri arasında 192.000,00 TL, 02/09/2008 ile 31/12/2009 tarihleri arası 10.000,00 TL ecrimisilin, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere faizleriyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair kararın taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusu üzerine, davacılar vekilinin istinaf talebinin HMK’nin 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine; davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile … Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/09/2017 tarihli ve 2011/100 Esas, 2017/213 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereği kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir . Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir .
Dava ; ecrimisil istemine ilişkindir .
Yerel mahkemece, ecrimisil talepli davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup Bölge Adliye Mahkemesince istinaf baş vurusu üzerine mahkemece istem ecrimisil olarak nitelendirilmişse de, dava dilekçesindeki anlatımdan davanın sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı alacak istemine ilişkin olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun 82. maddesine göre sebepsiz zenginleşme davasında zamanaşımı süresi, hak sahibinin geri isteme hakkının olduğunu (sebepsiz zenginleşmeyi, zenginleşeni ve zenginleşmenin kapsamını) öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren on yıl olduğu, davada davalı tarafın usulüne uygun zamanaşımı definde bulunduğu, alacağın dönem sonunun 01.09.2008 olduğu, alacağın bu tarih itibarıyla muaccel hale geldiği, zamanaşımı süresinin başlangıcının da bu tarih olduğu, dava tarihi itibarıyla alacağın zamanaşımına uğradığı, mahkemece delillerin taktir ve tahlilinde ve buna bağlı davanın hukuki nitelendirmesinde hataya düşüldüğü, yasal ve yeterli gerekçe içermeyen hükmün dosya kapsamına göre isabetli olmadığı, davalılar vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olduğu buna karşılık davacılar vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir .
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince davanın sebepsiz zenginleşme sebebine dayalı olarak açıldığı tespiti yapılmış olsa da dava dilekçesinin 2.sayfasının, 2. bendinde; “Davalılar, müşterek taşınmazların 4/10 hissesine malik olan müvekkillerimizin müşterek taşınmazdan payları oranında faydalanmasına ve kullanmasına engel olmak suretiyle, dava konusu taşınmazlarda bulunan bağımsız bölümlerin büyük bir kısmını üçüncü kişileri kiraya vermekte, geri kalan bölümleri de bizzat kendileri kullanmakta ya da 3.kişilere tahsis etmektedirler . Bu şekilde müşterek mülkiyet konusu taşınmazların tamamı, davacıların rıza ve muvafakatı olmaksızın, davalılarca işgal ve istifade edilmektedir,”; 3. bendinde; “Müvekkillerimizin murisi…, 12 Mayıs 2008 tarihinde vefat etmesine karşılık önceden olduğu gibi özellikle 2008 yılı başından itibaren de işlerini takip edememiş ve dava konusu binaların semeresinden hiçbir şekilde faydalandırılmamıştır. Davalılar,…’nın vefatından sonra da mevcut dava konusu binalara müdahalelerini sürdürerek binaların tüm semerelerinden münhasıran kendileri faydalanmaya devam etmişler ve müvekkillerimizin hisseleri oranında faydalanmalarını engellemişlerdir .” ; 5. bendinde; “Davalı paydaşlar, uzun zamandan beri taşınmazın tümüne bu şekilde müdahalede bulunarak müvekkillerin ve murislerinin müşterek taşınmazlardan olması gerektiği gibi faydalanmalarına izin vermedikleri gibi dava konusu taşınmazları kullanıp kiraya vermek suretiyle elde ettikleri semere , menfaat ve gelirlerden hisseleri oranında müvekkillere pay vermekten kaçınmaktadırlar. Müvekkillerimizin keşide ettikleri ihtarnameler ile taleplerine rağmen davalılar, müşterek taşınmazdan faydalandırmadıkları gibi faydalanmalarına izin vermemekte ve semerelerinden tamamen kendileri yararlanmaktadırlar . Paylarından ve de ortak taşınmazlardan yararlanmalarına engel olarak müvekkillerimizi taşınmazdan men etme iradelerini açıkça ortaya koyan davalılar, ortak taşınmazlardan haksız yararlanma yoluna gitmektedirler .” şeklinde açıklandığı üzere davacı yanın talebi ecrimisile yöneliktir .
Bilindiği üzere, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33 maddesi uyarınca, Hakim Türk Hukuku’nu re’sen uygulama mükellefiyetindedir. Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında davanın ecrimisil talepli olduğu açıktır. Bu bağlamda Bölge Adliye Mahkemesince ecrimisil talepli davanın esası hakkında, yapılan istinaf başvuruları kapsamında değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir .
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca bu sebepten dolayı BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.