Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/11137 E. 2019/4704 K. 07.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/11137
KARAR NO : 2019/4704
KARAR TARİHİ : 07.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.05.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden …. bizzat ve Avukat … geldi, karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR
Davacı vekili, vekil edeninin kayden maliki olduğu 74 parsel sayılı taşınmazda, komşu 73 parsel sayılı taşınmazda davalı tarafından kazı yapılması nedeniyle dik sevler oluştuğunu, bu nedenle dava konusu taşınmazın su tutmadığını, taşınmazdan düşük ürün alındığını belirterek, dava konusu taşınmaza davalı tarafından yapılan elatmanın önlenmesine, taşınmazın eski hale getirilmesine ve vekil edeninin uğradığı zararın tazminine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, bölgedeki arazilerin su tutma kapasitesinin az olduğunu, Devlet Karayolları’nın yol inşaatında kullanmak üzere taşınmazdan dolgu malzemesi aldığını, vekil edeninin de mağdur olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ilk hükümde, 1.240,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren başlayarak yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, meni müdahale ve eski hale getirme talebinin kabulüne, davalıya ait 73 parsel sayılı taşınmazın davacı taşınmazı ile olan kot farkı giderilinceye kadar doldurulması sureti ile eski hale getirilmesine, davalı tarafça bu işlem yapılmadığ takdirde masrafları davalıdan alınmak üzere davacı tarafından eski hale getirilme işlemi yapılmasına karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, 1. Hukuk Dairesi 25/02/2010 tarihli ve 2010/380 Esas 2010/2025 Karar sayılı ilamı ile, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda taşınmazın tarımsal faaliyet imkanı azalan bölümünün eski hale getirilmesi için gerekli parasal değer belirlendiği ancak Borçlar Kanunu’nun 43. ve 44. madde hükümleri de gözetilmek suretiyle eski hale getirme bedelinin davacının taşınmazında zarara uğrayan bölümün sürüm değerinden fazla olup olmadığının belirlenmediği, davacının dava dilekçesinde tazminat miktarını belirtmediği, mahkemece bu eksiklik giderilmeden tazminat isteminin kısmen kabul edildiği ancak hangi miktar üzerinden kısmen kabul edildiğinin de anlaşılamadığı ve son olarak da dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden harç tahsili ile neticeye gidilmesinin yanlış olduğu gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir. Mahkemesince yeniden yapılan yargılama neticesinde, bu kez, davanın kısmen kabulü ile 188.224,40 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, taşınmazın gerçek bedelinin zarar miktarının üst sınırı olarak kabul edilmesi ve bu halde taşınmazın bu bedel üzerinden şagil adına tescili gerektiği gerekçesi ile 109 ada 74 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline karar verilmiş, hükmün bu defa her iki taraf vekilince temyiz edilmesi üzerine, 1. Hukuk Dairesi 17/06/2015 tarihli ve 2013/20172 Esas-2015/9010 Karar sayılı ilamı ile, davacının taşınmazında henüz heyelan meydana gelmediği, muhtemel zarardan bahisle mülkiyet hakkının kısıtlanmasına da yasal olanak olmadığı, davalının taşınmazında yapılacak olan eski hale getirme bedelinin, davacının taşınmazının sürüm değerinden fazla olduğundan yazılı şekilde karar verilmiş olmasının isabetli olmadığı, zirai bilirkişi tarafından düzenlenen 28.06.2012 tarihli raporda bu tür olaylarda uygulanabilecek önlemlere değinilmediği, hükme yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı, mahallinde 3 kişilik uzman bilirkişi ile tekrar keşif yapılarak komşuluk hukuku açısından sözü edilen zararların ne gibi önlem ya da önlemlerle giderilebileceğinin belirlenerek ve bu önlemlere hükmedilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde, bozmaya uyma kararı verilerek, davanın kabulü ile 289.576,00.TL’nin keşif tarihi olan 07/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,109 ada 74 parsel sayılı taşınmazın tapu kayının iptal ile; davalı adına tapuya kayıt ve tesciline ilişkin temyize konu karar verilmiş, hüküm duruşma talepli olarak davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi, eski hale iade ve tazminat isteminden ibarettir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delilerden, dava konusu 74 parsel sayılı taşınmazın davacı adına tapuda kayıtlı olduğu, davalının komşu taşınmazda taş ocağı işlettiği, davalı taşınmazındaki toprağın boşaltılması nedeniyle taşınmazın davacı taşınmazının sınırında 250 metre boyunca yaklaşık 10 metre yüksekliğinde kot farkı oluştuğu, davacının komşu parselde oluşan bu kot farkı nedeniyle taşınmazın su tutmadığını, tarım arazisi vasfını yitirdiğini, ekim ve dikime elverişliliğinin ortadan kalktığını, taşınmazını tam olarak kullanamadığını belirterek el atmanın önlenmesi, uğradığı zararın tazmini ve taşınmazın eski hale getirilmesi isteğiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet, geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde “Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı Kanun’un 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O hâlde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Somut olayda, az yukarıda bahsi geçen 17/06/2015 tarihli bozma ilamında, davacı taşınmazında henüz heyelan meydana gelmediğinden muhtemel zarardan bahisle mülkiyet hakkının kısıtlanmasına yasal olanak olmadığı bu nedenle davalının taşınmazında yapılacak olan eski hale getirme bedelinin davacının taşınmazının sürüm değerinden fazla olduğundan bahisle tapu iptal ve tescile ilişkin karar verilmeyeceği belirtilmiş, mahkemece, 15/04/2016 tarihli duruşmada bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Ancak, her ne kadar Mahkemece bozmaya uyulmuş ise de bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki, bozma ilamından sonra, mahkemece yeniden keşif yapılmış, keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarında, dava konusu taşınmazda herhangi bir heyelan gelmediği, 74 parsel sayılı taşınmazın mevcut doğal yapısının bozulmaması, parsel sınır hattı boyunca oluşan heyelan riskinin ve davacı taşınmazında sınır hattına yakın bölgelerde oluşacak hızlı su kayıplarının ortadan kaldırılması için, kazı işlemini gerçekleştiren davalı tarafından davacıya ait 74 parsel sayılı taşınmaza zarar vermemek kaydıyla, sınır hattı boyunca 73 parsel sayılı taşınmaza doğru en az 3-4 metre genişliğinde yeterli eğim ve sıkıştırma gerçekleştirecek tarımsal faaliyete uygun, su geçirgenliği az olan kili toprak malzeme ile doldurulması, bunun maliyetinin 565.800,00 TL olacağı, taşınmazın piyasa değerinin ise 289.576,00 TL olduğu belirlenmiş, mahkemece, tüm bu belirlemeler karşısında, taşınmaza yapılacak dolgu maliyetinin bedeli davacıya ait taşınmaza yapılacak dolgu maliyetinin bedelinden oldukça yüksek olduğu, bu bedelin davacı tarafından karşılanması halinde, davacı tarafın zor durumda kalacağı gerekçesi ile bozmaya uyma kararı verildiği ve bozma ilamında davacı taşınmazında henüz heyelan meydana gelmediğinden muhtemel zarardan bahisle mülkiyet hakkının kısıtlanmasına yasal olanak olmadığı bu nedenle mülkiyet parsel sa hakkının kısıtlanamayacağı belirtildiği halde, davacıya ait 74 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğacağı kuşkusuzdur.
Bu nedenle bozmaya uyulduğu halde, gereklerinin yerine getirilmemiş olması nedeniyle, bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün yeniden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine,
HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 07/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.