Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/9513 E. 2019/1585 K. 18.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/9513
KARAR NO : 2019/1585
KARAR TARİHİ : 18.02.2019

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı … Tozkoparan vekili, dava ve aşamalarda sunduğu dilekçelerinde özetle, davaya konu … 4656 ada 2 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki müstakil evin ikinci katının inşaat halinde olduğunu, davacının 6 yıl temizlik görevlisi olarak, şu anda da tarım işçisi olarak zaman zaman çalıştığını, sürekli ve düzenli geliri olmadığını, davalının ise seyyar satıcı olarak çalıştığını, davalının evin yapımına bir katkısının olmadığını, davaya konu taşınmazın müşterek çocukların ve davacının katkısıyla yapıldığını açıklayarak, davaya konu taşınmaz üzerinde 70.000 TL alacağın davalıdan tahsili talebinde bulunmuştur.
Davalı … vekili, davaya konu taşınmazın, taraflar evlenmeden önce 1985 yılında alındığını, davalının salep ve süt satarak evin geçimine katkıda bulunduğunu, davaya konu taşınmazın davalının şahsi malı olduğunu açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının taşınmaza katkısının somut olarak ispatlanamadığı,ayrıca davacının çocuklarının yaptığı katkıdan dolayı da alacak talebinde bulunamayacağı, bu nedenle davacının katkı payı alacağı bulunmadığı, katılma alacağı yönünden ise, taşınmazın 1985 yılında davalı tarafından alındığı, bu tarihte evlilik birliğinin dahi kurulmadığı, kurulsa dahi taşınmaz mal ayrılığı rejimi döneminde davalı tarafından edinildiğinden, davalının kişisel malı olduğu, bu nedenle katılma alacağı da bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. a) Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre davaya konu taşınmaz üzerine inşa edilen evin zemin katı yönünden, dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun’un 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanun’u, Medeni Kanun’un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad. 544, TBK mad. 646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 30.10.1996 tarihinde evlenmiş, 19.03.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad. 10, TMK mad. 202/1). Tasfiyeye konu 4656 ada 2 parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz, 07.10.1985 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş, taşınmaz üzerine inşa edilen iki katlı yapı evlilik birliği içinde inşa edilmiştir. Davacı kadın çalışarak elde ettiği gelirle katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad. 179).
Mahkemece; davacının taşınmaza katkısının somut olarak ispatlanamadığı, ayrıca davacının çocuklarının yaptığı katkıdan dolayı da alacak talebinde bulunamayacağı, bu nedenle davacının katkı payı alacağı bulunmadığı gerekçesiyle davacının katkı payı alacağı talebinin reddine karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamıyla örtüşmemektedir. Davaya konu taşınmazın zemini, 07.10.1985 tarihinde, taraflar evlenmeden önce, davalı tarafından edinildiğinden, Mahkemece taşınmazın zemin değeri üzerinde, davacı lehine katkı payı alacağına hükmedilmemesi doğru ise de, üzerine inşa edilen iki katlı yapıda, zemin katın evlilik birliği içinde, 1996 yılına kadar oturulabilir hale geldiği, dinlenen tanık beyanlarıyla sabit olduğuna, ayrıca yine tanık beyanlarına göre, davacının 2006 yılından sonra çalışmadığı, fakat öncesinde tarlada ve temizlik işlerinde çalıştığı anlaşıldığına göre, zemin katın taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde inşaası tamamlanarak oturulabilir hale geldiği, davacının zemin katın oturulabilir hale gelmesine, çalışarak elde ettiği gelirle katkıda bulunduğundan hareketle yukarıda bahsedilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda, taşınmaz üzerine inşa edilen yapının zemin katı için davacı lehine katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
b) Taşınmaz üzerine inşa edilen yapının üst katına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davaya konu yapının üst katına yönelik dava, artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad. 229) ve denkleştirmeden (TMK mad. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad. 236/1). Katılma alacağı, Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad. 222).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Mahkemece, davaya konu taşınmaz üzerine inşa edilen evin davalının şahsi malı olduğu gerekçesiyle, davacının davaya konu taşınmaz üzerinde katılma alacağı bulunmadığına karar verilmiş ise de, davaya konu taşınmazın üzerine inşa edilen yapının üst katının inşaat halinde bulunduğu, dosya içerisinde bulunan boşanma dosyası kapsamında 14.11.2012 tarihinde tanık olarak dinlenen İsmail İnan’ın, tarafların kızı ile 4 yıldır evli olduklarını, evlendiklerinde evin birinci katının olduğunu, ikinci katının ise kendisi evlendikten sonra müşterek çocukların, gelirleriyle yapıldığına yönelik beyanı dikkate alındığında, davaya konu yapının ikinci katının inşaasına 2008 yılı veya sonrasında başlandığının anlaşıldığı, buna göre yapının üst katına yönelik davacının talebinin, artık değere katılma alacağı istemine ilişkin olduğu, dosya kapsamına göre üst katın inşaasına müşterek çocukların da katkıda bulunduğunun anlaşıldığı, bu durumun hem davacı hem de davalının kabulünde olduğu, 25.03.2016 tarihli keşif zaptında davalının, üst katın yapımı için oğlunun 7.000 TL kredi çektiğini, kendisinin 4.500 TL harcadığını, kalanını ise kızlarının karşıladığını beyan ettiği, buna göre davalının da kabulünde olduğu üzere, 4.500 TL’nin üst katın inşaasında kullanılmak üzere, edinilmiş maldan karşılandığı kabul edilerek, yukarıda bahsedilen Dairenin ilke ve uygulamalarına göre, üst katın, mal rejiminin sona erdiği tarihteki durumunun karar tarihine en yakın güncel değeri de gözetilip, oranlama suretiyle bulunacak artık değerin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde redde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, taraflarca HUMK’un 388/4. ve 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.