YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/8942
KARAR NO : 2019/3455
KARAR TARİHİ : 01.04.2019
MAHKEMESİ : Malkara Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi
KAYYIM : …
DAVA TÜRÜ : Soybağının Reddi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı dava dilekçesinde, eşi Gülşah’ın boşanma sürecinde sadakatsiz davranışları olduğunu, bu dönemde dünyaya gelen küçük ‘ın kendi çocuğu olup olmadığı hususunda şüphelerinin bulunduğunu belirterek, küçük Nehir ile aralarındaki soybağının reddine karar verilmesini istemiş; Mahkemece, soybağının reddi için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 286 ve devamı maddelerinde düzenlenen baba tarafından çocuk ve anne aleyhine açılan soybağının reddine ilişkindir.
Geniş anlamda soybağı bir kimsenin üst soyu ile olan kan bağını; dar anlamda soybağı ise, bir kimsenin sadece ana-babasıyla arasındaki biyolojik bağını ifade etmektedir. Bir kişi (çocuk) ile kendilerinden biyolojik (genetik) olarak türemiş olduğu kişiler arasındaki bağa doğal soybağı (biyolojik nesep), hukuk düzeni tarafından aranan bazı koşulların gerçekleşmesiyle, bir çocuğun hukuki olarak bir ana-babaya bağlanması sonucunda, ana-baba ile çocuk arasında kurulan bu hukuki ilişkiye ise hukuki soybağı (hukuki nesep) denir. Buna göre soybağı, bir kimseyle ana-babası arasındaki doğal ve/veya hukuki bağ olarak tanımlanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre, çocuk ile anne arasındaki hukuki soybağı doğumla; çocuk ile baba arasındaki hukuki soybağı ise anneyle evlilik, tanıma, babalık davasında verilen hüküm veya evlat edinmeyle kurulmaktadır. Baba ile çocuk arasında evlilik içinde doğmaya, babalık karinesine (TMK mad. 285), dayalı olarak hukuken kurulmuş bulunan soybağı ilişkisinin ortadan kalkması ancak soybağının reddi ile söz konusu olabilmektedir.Soybağının reddi davasının başarıya ulaşarak çocuk ile babası arasındaki soybağının ortadan kalkması sonucunda çocuk, baba yönünden soybağı bulunmayan çocuk statüsüne girer. Anayasa Mahkemesinin 25.06.2009 tarihli ve 2008/30 E., 2009/96 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, kişinin genetik-biyolojik kökeni kendisine ait olmayan çocuğu reddetme hakkı en temel haklarından birisidir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 286. maddesinde, kocanın, çocuk ve anne aleyhine açacağı soybağının reddi davası ile babalık karinesini çürütebileceği; 289. maddesinde ise kocanın soybağının reddi davasını doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıllık süre içinde açması gerektiği, gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa bir yıllık sürenin bu sebebin ortadan kalkmasından sonra başlayacağı hükme bağlanmıştır.
Soybağının reddi davasında, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı hususunda ve davanın temellendirilmesinde belirleyici olan “öğrenmenin,” ne zaman gerçekleştiği noktasında şüphenin öğrenme açısından yeterli olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Yerleşik Yargıtay uygulamalarında, yargılama dışında elde edilmiş babalık raporlarına özellikle hak düşürücü süre niteliğindeki dava açma süresinin öğrenme tarihinden itibaren başlaması bakımından dikkate alındığı görülmekte yani öğrenmenin yargılama dışı babalık testi ile gerçekleşmesi anında hak düşürücü sürenin başlayacağı kabul edilmektedir. Dolayısı ile bir çocuğun kendisinden olmadığı yönündeki şüphe öğrenme açısından yeterli kabul edilemeyecektir.
Somut olayda; davacı baba Kerim ile davalı anne Gülşah’ın 29.09.2005 tarihinde evlenip 11.09.2012 tarihinde boşandıkları, 06.07.2010 doğumlu küçük Nehir’in evlilik birliği içinde doğduğu, dava dilekçesinde “Gülşah’ın boşanma davası sürecindeki davranışlarından dolayı çocuğun kendisinden olmadığına ilişkin içinde şüphe olduğu, DNA testi yapılmak suretiyle şüphelerinin giderilmesini istediği” ifadelerine yer verildiği, davacı çocuğun kendisinden olmadığına ilişkin şüphelerini davalı … ile arasındaki Malkara Asliye Hukuk Mahkesince görülen 2010/161-2012/151 sayılı boşanma davasında dile getirmiş ise de, eldeki davadan önce davacının küçük Nehir’in kendisinden olmadığı yönündeki şüphenin giderilmesi açısından DNA testi yapılmadığı ve şüphenin bilimsel doğruluğa varacak şekilde bir adım öteye geçmediği yani şüphe olarak varlığını sürdürdüğü, dolayısıyla soybağının reddi davası yönünden hakdüşürücü süreyi düzenleyen 289. maddedeki sürenin başlangıcı mahiyetindeki “öğrenme” olgusunun gerçekleşmediği, davalı tarafından da davacının çocuğun kendisinden olmadığını dava tarihinden önce öğrendiği iddia ve ispat edilmediği anlaşıldığına göre, mahkemece davanın süresi içinde açıldığı kabul edilerek işin esasına girilip, toplanmış ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın hakdüşürücü süreden reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla; davacı temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi ve 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 01.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.