Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/8816 E. 2019/3106 K. 25.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/8816
KARAR NO : 2019/3106
KARAR TARİHİ : 25.03.2019

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Dava dilekçesinde, babalığın tespiti ile ve 500,00 TL yardım nafakasına hükmedilmesi istenmiş, Mahkemece babalığın tespiti talebinin kabulü ile zabıta araştırmasında davacının çalıştığının bildirildiğinden bahisle yardım nafakası talebinin reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, babalığın tespiti ile davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım istemlerinden ibaret olup mahkemece yardım nafakası talebinin reddine karar verilmiştir,
TKM’nin 327. maddesine göre; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. 328. maddesine göre ise ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Aynı Kanun’un 364. maddesine göre; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.” 365. maddesine göre de; Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.
Görüldüğü üzere, kanun koyucu TMK’nin 328/2. maddesinde getirdiği yeni hükümle, eğitime verdiği önemi vurgulamış ve öğrenimlerini başarıyla sürdürmekte olan çalışkan ergin öğrencileri desteklemiş olmaktadır. 743 sayılı Medeni Kanunun yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.03.1963 tarihli ve 2/99-21 sayılı içtihadındaki; “Babanın sosyal durumu bakımından çocuğun okutulmasının gerekmesi halinde iştirak nafakasının çocuğun erginleşmesinden sonra da (okumaya devamı sebebiyle) ödenmesi, Medeni Kanunun hükümlerindendir. Zira, evlilik birliğinin boşanma ile ortadan kalkmış olması, ana ve babanın çocuğa karşı olan borçlarında bir değişiklik meydana getirmez. Diğer deyimle, ana ve babanın beraber yaşaması halinde nasıl her ikisi beraberce çaba göstererek çocuğu sosyal durumlarına göre okutmakla ödevli idiyseler, boşanmadan sonra dahi bu ödevleri sona ermez” ilkesi, kanun koyucu tarafından TMK’nin 328/2. maddesi hükmüyle yasal kural haline getirilmiştir. Yoksulluğun hukuksal kavramı ise mevzuatımızda tanımlanmamıştır. Belirtmek gerekir ki, yoksulluk ekonomik ve sosyal koşullarla doğrudan ilgilidir. O nedenle, bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları altında belirlemek gerekir. Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir (Anayasa mad.17/1). Şu halde, bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barınma, …, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek yerinde olur. Günümüzdeki ağır ekonomik koşullar karşısında eğitimle çalışmayı bir arada sürdürmenin mümkün olmayacağı, bir kural ve karine olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla, açıköğretim fakültesinde okuyor olmak, babanın yardım nafakası yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir sebep olarak kabul edilemez (HGK, 2013/3-1627 E.,
Yukarıya alınan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, SGK kaydı bulunmayan davacının halen açık öğretim lisesinde öğrenci olduğu, Mahkemece 01.07.1996 doğumlu davacının ergin olduğu ve zabıta araştırmasında çalışıyor olduğunun bildirildiği gerekçesiyle yardım nafakası talebi yönünden davanın reddine karar verildiği anlaşıldığına göre, sadece müzekkere cevabı ile yetinilip davacının bu husustaki delilleri toplanmadan yardım nafakası talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.