Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/8466 E. 2020/3373 K. 11.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/8466
KARAR NO : 2020/3373
KARAR TARİHİ : 11.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil, Alacak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın davalı … yönünden hüküm tesisine yer olmadığına, davalı … yönünden kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, davacıların maliki olduğu 16 ada 168 parsel sayılı taşınmaz ile davalı …’ın maliki olduğu 16 ada 167 parsel sayılı taşınmaz arasındaki bir kısım yerin davalı … tarafından bir kısım davacıların mirasbırakanı …’a 24.02.1972 tarihli sözleşme ile haricen satıldığını, dava konusu taşınmazın tesciline esas olan Arsin Kadastro Mahkemesinin 2003/4 Esas, 2006/11 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılamada tarafların birlikte savunma yapıp 24.02.1972 tarihli sözleşmeyi Mahkemeye sunduklarını, bahsi geçen davada hükme esas alınan bilirkişi raporundaki maddi hata sebebiyle taşınmazlar arasındaki sınırın yanlış gösterildiğini ileri sürerek; 24.02.1972 tarihli sözleşmedeki şekliyle 16 ada 167 ve 168 sayılı parseller üzerindeki binalar arasında bulunan taşınmazın tapu kaydının iptali ile eşit olarak 16 ada 167 ve 168 parsel sayılı taşınmazlara ilavesini, bu mümkün olmadığı takdirde 24.02.1972 tarihli sözleşme ile ödenen 4.000 TL’nin ve faizle karşılanamayacak zararın davalı …’dan alınarak vekil edenlerine verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde talepte bulunulmadığını ve davacıların tapu iptali ve tescil talebi hakkında kesin hüküm mevcut olduğunu açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 27.03.2012 tarihli kararla, davalı … yönünden davanın husumetten reddine, davalı … yönünden davanın esastan reddine karar verilmiş, hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 21.03.2014 tarihli ilamıyla, davalı … yönünden verilen kararın onanmasına, davalı … yönünden verilen kararın “alacak talebi yönünden iddia ve savunma doğrultusunda deliller toplanıp, değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, bozmaya uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Mahkemece, 03.12.2015 tarihli kararla davalı … yönünden verilen karar onanarak kesinleştiğinden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına, davalı … yönünden davanın kabulüyle 4.827,00 TL’nin dava tarihinden işletilecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, harici satıma dayalı tapu iptal tescil, mümkün olmaması halinde alacak isteğine ilişkindir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Tapuda kayıtlı taşınmazların harici satışı TMK’nin 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237., 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça, hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve satın alana herhangi bir hak bahşetmez. TMK’nin 706. maddesinde öngörülen resmi şekil bir ispat şartı olmayıp bir geçerlilik şartıdır. Bu husus 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 237. maddesinde “Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için resmi şekilde düzenlenmesi şarttır” şeklinde açıklanmıştır. Bu nedenle resmi memur önünde yapılmayan harici satış senetlerine değer verilemez ve buna dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunulamaz.
Bilindiği üzere, harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. 10.07.1940 tarihli ve 1939/2 Esas, 1940/77 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre “Haricen yapılan (tapu memuru huzurunda yapılmayan) taşınmaz mal satışından dönüldüğünde, satış bedelini geri vermeyen taraf, parası geri verilinceye kadar yararlandığı ürünleri ödemek ve ecrimisil vermekle yükümlü değildir.” Şu halde Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına göre geçersiz sözleşmelerde, akdin geçersizliği sebebiyle her iki taraf verdiğini geri alabilir.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığından artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı gözardı edilmemelidir.
Somut olayda, Mahkemece davalı … yönünden alacak talebinin kabulü yerinde ise de, Mahkemece hükmedilen alacağın nasıl hesaplandığının gerekçede açık ve anlaşılır olmadığı, hükme esas alınan raporla hükmedilen alacak miktarının farklı olduğu, alacak miktarının hesaplamasına yönelik raporun da yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, taraflarca düzenlenen sözleşmede belirlenen sözleşme tarihindeki (24.02.1972) satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir. Bedelin, uyarlama ve denkleştirici adalet kuralları, 10.07.1940 tarihli ve 1939/2 Esas, 1940/77 Karar ile 07.06.1939 tarihli ve 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı YİBK kararlarının kapsamları, TEFE-TÜFE endeksleri, altın-döviz kurlarındaki artışlar, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar gözetilerek dava tarihine kadar ulaştığı değerin saptanması, bu konuda uzman bilirkişilerden bir hesap, bir serbest muhasebeci yada mali müşavir ve bir bankacıdan denetime elverişli rapor alınması, sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK’un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.