YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5861
KARAR NO : 2018/16894
KARAR TARİHİ : 08.10.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
… görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile katılma talep edenler vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Mahkemece katılma talep edenler vekilinin temyiz isteminin ek karar ile reddine karar verilmiş, katılma talep edenler vekilinin bu defa ek kararı temyiz etmesi sonucu Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde, … senedinde yapılan değişikliğin tescili istenmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, …… senedinde yapılan değişikliklerin tescili istemine ilişkindir.
1- Davaya müdahale talep edenlerin temyizi yönünden;
Davacı …… senedinde yapılan değişikliğin tescili istemine dair görülen davada …… kurucu üyelerinden …… Gedikoğlu ile birlikte beş arkadaşı davaya müdahale talebinde bulunmuşlar, hükmü de temyiz etmeleri üzerine mahkemece adı geçenlerin temyiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Hukuki menfaati bulunanlar açılmış olan davaya katılabilir, talebin reddine karar verilmesi halinde müdahale talebinin haksız olarak reddedilmiş olması nedeniyle bozulmasını isteyebilirler. Dolayısı ile davaya müdahale talebinin ( aslî veya fer’î müdahil) reddine dair karar temyizi kabil olduğundan mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin 17.12.2015 tarih ve 2014/433 Esas 2015/564 karar sayılı ek kararın kaldırılmasına oy birliği ile karar verildi. İşin esasının incelenmesine geçildi.
04.06.1958 ve 15/6 Sayılı Yargıtay……… kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir.
Müdahillik talebi yönünden öncelikle çözümlenmesi gereken husus; müdahale türünün açıklığa kavuşturulmasıdır.
Bilindiği üzere, hukukumuzda davaya müdahale (katılma) iki türlü olup; bunlar fer’î müdahale ve aslî müdahale olarak adlandırılmaktadır. Her iki müdahale türünün davadaki konumu ve sonuçları farklıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Davanın İhbarı ve Davaya Müdahale” başlıklı üçüncü ayırımın 65.maddesinde “aslî müdahale” 66. maddesinde ise “fer’î müdahale” düzenlenmiştir.
Aslî müdahilliğin düzenlendiği 6100 sayılı HMK’nin 65.maddesi ile madde gerekçesine göre; aslî müdahalenin, çelişkili kararların önüne geçmek, gerçeğin ortaya çıkartılması, usul ekonomisi, hukukî dinlenilme hakkının tam gerçekleştirilmesi, muvazaalı yargılamaların önüne geçmek gibi amaçlara hizmet eden bir kurum olduğu, birinci fıkrada, öncelikle davaya aslî müdahale değil, yargılamaya müdahale ifadesinin kullanıldığı, zira, fer’î müdahale çekişmesiz yargıda mümkün değilken, aslî müdahalenin çekişmesiz yargıda da mümkün olduğu ve aslî müdahalede bulunulmasıyla çekişmesiz yargı işinin kural olarak çekişmeli yargıya dönüşeceği, zaman bakımından da, hüküm verilinceye kadar aslî müdahalede bulunulmasının kabul edilmiş olduğu belirtilmiştir.
Aslî müdahale, esasında açılmış ve devam eden bir dava veya çekişmesiz yargı işinde, yargılama konusu şey veya hak üzerinde, yargılamanın tarafları veya ilgilileri ile hukukî yararı çatışan üçüncü bir kişinin, bu kişilere karşı aynı mahkemede ayrı bir dava açması olup, bu talebin kabulü veya reddi mahkemenin takdirinde değildir. Yani aslî müdahale gerçekte üçüncü kişinin, açılmış bir davaya veya çekişmesiz yargı işine müdahalesi olmayıp, ilk davanın taraflarına karşı açılmış bağımsız bir davadır. Fer’î müdahalede ise üçüncü kişi, hukuki yararı olduğu gerekçesiyle görülmekte olan davaya ancak, taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak katılır. Bu nedenle, fer’î müdahale, bir davanın davacı veya davalı aleyhine sonuçlanması halinde, kendi hukuksal durumu dolaylı şekilde etkilenecek olan üçüncü kişinin başvuracağı bir yoldur ve genellikle amaç, açılmış davanın yanında davaya katıldığı tarafın yararına sonuçlanmasını sağlamaktır.
Mahkeme, fer’î müdahale dilekçesi üzerine müdahale talebinin kabulüne veya reddine karar verir. Aslî müdahale ise bağımsız bir dava olduğundan, fer’î müdahillikten farklı olarak, aslî müdahil taraftır ve dava sonunda onun hakkında bir karar verilir. İlk dava ile aslî müdahale davası birlikte görülmekle birlikte, bunlar iki ayrı dava olup mahkemenin aslî müdahil olarak açılan davayı esas hüküm ile birlikte karara bağlaması yani müdahillik talebinin ek karar ile değerlendirilip kabul veya reddi yönünden bir değerlendirme yapmaksızın işin esası incelenerek nihai karar ile birlikte aslî müdahilin lehine veya aleyhine hüküm kurulmalıdır.
Somut olay yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde; davacı ……, …… senedinde yapılan değişikliklerin tescilini talep etmiş, müdahale talep edenler ise senet değişikliğinin reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Açılan davada davalı sıfatı mevcut olmayıp, sadece verilen kararların TMK’nin 103.maddesi gereği ……lar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilebileği öngörüldüğünden, davanın tek tarafı olan davacı ile müdahale edenlerin istemleri çeliştiğinden talep aslî müdahillik talebi olup mahkemece bu yönde değerlendirme yapılması gerekmektedir. …… senedi değişikliğine ilişkin davalarda …… üyelerinin senedin değiştirilmesinden hukukları etkileneceği açık olup, senet değişikliğine karşı çıkmalarında hukuki yararları mevcutttur. Dolayısı ile dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacı …… üyelikleri devam eden …… Gedikoğlu, ……… ……… Gedikoğlu’nun asli müdahil olarak taraf sıfatlarının bulunduğu açıktır. Diğer müdahillik talep eden ……… Gedikoğlu’nun ise vakfa üye olup olmadıkları hususunda tereddüt bulunduğu, şöyle ki; adı geçenlerin isimlerinin üzeri çizilerek üçüncü kişilerin isimlerinin yazılı olduğu anlaşılmakla, mahkemece bu kişilerin davacı ……taki hukuki statüleri tespit edilerek taraf sıfatları üzerinde durulup, varsa noksan harç tamamlattırılarak ve tarafların tüm delilleri toplanarak asli müdahale davası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu müdahillik talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Davacı …… vekilinin temyizi yönünden;
Bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle aslî müdahil vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 08.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.