Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/5835 E. 2019/115 K. 08.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5835
KARAR NO : 2019/115
KARAR TARİHİ : 08.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Galle Fazlasına Müstehak Vakıf Evladı Tespiti İstemli

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın kabulüne dair kararın davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine (Kapatılan) Yargıtay 18. Hukuk Dairenin 23.06.2015 tarihli ve 2015/3887 Esas, 2015/11021 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davalı … vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Dava dilekçesinde; davacıların vakfedenin soyundan geldiği ileri sürülerek Mazbut … Vakfı’nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduklarının tespiti istenmiş; Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen kararın davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce verilen onama kararının davalı vekili tarafından düzeltilmesi istenildiğinden dosya yeniden incelenmiştir.
Dava, vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 3. maddesine göre mazbut vakıflar, bu kanun uyarınca Genel Müdürlükçe (…) yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlanmıştır.
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlananın ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır.
Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soybağı olan ya da soybağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir.
Galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada öncelikle vakfeden ile soybağının ispatlanması, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekir. Yani bu tür davalarda incelenecek ilk husus; davacılar ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacılar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması olacaktır.
Bir vakfın evladı olunabilmesi için vakfın kurucusuna kadar soy bağının götürülmesi zorunlu olmayıp, daha önceden kesinleşmiş mahkeme kararı ile evlat olduğuna karar verilen kişilerle veya 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararına göre tevliyeti evlada bırakılan vakıflarda mütevellilik yapan kişilerle yöntemince kanbağı ilişkisinin kurulması yeterlidir.
Vakfiyeler, vakıf davalarında birinci derecede delil olup (Akgündüz, Ahmet, İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, 1996, Sh. 428), kadimden beri uygulandığı bilinmedikçe vakıf davalarında yazılı delil olarak kullanılamazlar. (Mecelle md.1739) Vakfiyelerin uygulanma şartı, bunların ifade ettikleri maddelerin sabit ve meşhur olmasıdır.
Veled kelimesinin çoğulu olan “evlad” ifadesi veled tabirinden farkı bulunan bir ifadedir. Evlad tabiri Türkçe’de tekil olarak kullanılır. Bu sebeple de “evlad” lafzı bir defa zikredilirse, sadece vâkıfın çocukları anlaşılmalıdır. (Akgündüz, Ahmet; sh.275) “Evlad” lafzı iki defa zikredildiğinde yani vâkıf, “evladı ve evlad-ı evladım” (çocuklarıma ve çocuklarımın çocuklarına) dediğinde, “veledime ve veledimin veledine” tabirinden farklı olarak, bu ifade bütün batınları içine alacaktır. Yani evlat kelimesi iki defa zikredilirse bütün çocukları kapsayacaktır. (Sungurbey, İsmet/Karinabadizâde, Ömer Hilmi, Eski Vakıfların Temel Kitabı, İstanbul 1978, sh 53-54; Ömer Hilmi Karinabadizade, Ahkamül Evkaf, Mesele 141; Ali Haydar, Tertibüs-Sunûf Fi Ahkâmil-Vukûf, Dersaadet 1337/1340, md. 644; Mardin, Ebül-Ulâ, Ahkâm-ı Evkaf, 1339-1340 Dersyılı Takrirleri, İstanbul,153. )
Evlâd lâfzı bir def’a zikr olundukda evlâd-ı sulbiyyeye mahmûldür. Binâenaleyh ahfâda (torunlar) şâmil olmaz (kapsamaz).
Meselâ vâkıf -somut olayda olduğu üzere- vakfımın gallesini evlâdıma şart eyledim deyü evlâd lâfzını bir def’a zikr idüb tekrâr itmese meşrûtünleh yalnız vâkıfın evlâd-ı sulbiyyesine mahsûs olub ahfâda şâmil olmaz. (Sungurbey, İsmet/Karinabadizâde, Ömer Hilmi, Eski Vakıfların Temel Kitabı, İstanbul 1978, sh 53-54; Ömer Hilmi Karinabadizade, Ahkamül Evkaf, Mesele 140 )
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu vakfın evaili zilkade 1064 H/ 13 Eylül 1654 M. tarihli vakfiyesinde galle fazlası veya başka bir ad altında evlada herhangi gelir veya ücretin şart koşulmadığı, evaili zilhicce 1071H./ 28 Temmuz 1661 tarihli vakfiyesinde ise “…vazife-i tevliyet yevmi elli akçe ola …ve fahrül muhadderat zevce-i mükerrem … cümle-i evkafımdan yevmi iki yüz akçe vazifeye mutasarrıf ola, … hanım ve … hanım ve … hanım kezalik cümle evkafımdan her biri yevmi yüz elli akçe vazifeye mutasarrıf ola ve badel intikkalil-kül minhüme ila daril-ahire bi emrillahi taala kaç evladı kalur ise merhum olanın vazifesi evladına verile evladı kalmaz ise mutasarrıfa olduğu vazifesi gayre verilmeyüp vakfa kala ve evlad hususunda zukur ve inas alessevi ola ve kendim tayin eylediğim vezaif-i mezkure altıyüz elli akçeden tecavüz eylemeye ve zikrolunan evkafımın gallatından vezaif-i meşruhadan fazla kalan meblağdan aynı dört bin aded altun her sene marifeti nazırı vakf ile müstakillen sürre emini olan kimesneye teslim ve tesellümine sürre emininden temessük alup emini sürre dahi harameynniş-şerifeyn fukarasına isal anda kadi ve şeyhülharem erenleri ile kat’an vazifeleri olmayan fukaraya ve eğer vazifesi bulunmaz ise vazifesi kalil olan fukara-i müslimine hallerine göre tevzi oluna ve vakfımın neması marüzzikir dört bin altundan dahi fazla her ne kalur ise kendim bina ihdas eylediğim camii şerife ve mektepler imaretler ve sair akarat ve müstegallatımın lazım gelen ve iktiza eden meremmet ve tamiratına…” denilerek galle fazlası evlada bırakılmamış ancak mütevelliye günlük yüzelli akçe, görev karşılığı olmadan vakıfın eşi …’a günlük ikiyüz akçe muayyen ücret, kızları …, … ve … için ayrı ayrı günlük yüzellişer akçe muayyen ücret tayin edildiği, vakıfın kızlarının ölmeleri halinde kaç evladı kalır ise ölenin ücretinin evlatlarına verilmesi, evladı kalmaz ise diğer evlatlara değil vakfa kalması, artan galleden ise yıllık dörtbin altın Harameyn Şerifeyn fukaralarına, yine artan olursa akarların tamiri ve bakımına şart kılındığı, özetle görev karşılığı olmaksızın vakıfın üç kızı için ayrı ayrı yüzelli akçeden oluşan ücreti şart kıldığı, kızlarının ölümü ile varsa ölen kızının evlatlarına, evladı yok ise vakfa kalmasını şart koştuğu, evlat lafzının bir defa zikr edilmesi sebebi ile ücretin kızların çocukları ile sınırlı kaldığı ve altsoylara sirayet etmediği, tevliyet ücreti yönünden ise vakfın 1994 yılında mazbutaya alınması ile artık mütevelli ataması yapılamayacağından bu ücretin de evlada ödenmesinin mümkün olmadığı, bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu davacıların vakfın galle fazlasına müstehak evlat olduklarının tespitine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerektiği anlaşıldığından onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile, (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi’nin 23.06.2015 tarihli ve 2015/3887 Esas, 2015/11021 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 442. maddesi gereğince aynı mahkeme ilamı ile ilgili bir defadan fazla karar düzeltme isteğinde bulunulamayacağından ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 08.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi