Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/1855 E. 2017/4939 K. 03.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1855
KARAR NO : 2017/4939
KARAR TARİHİ : 03.04.2017

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı alacaklılar vekili 01.08.2013 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 24.06.2015 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı icra takibi ile aylık 40.000,00 TL’den 2015 yılı Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz ayları kira bedeli 160.000,00 TL kira alacağının işlemiş faiziyle tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçlulara 09.07.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlular vekilinin müvekkili şirketin icra takibine konu sözleşmedeki borcunu ayrı ayrı belirli miktarlarda alacaklıların hesabına gönderdiğini ve bu şekilde icra takibinin belirli bir kısmını ödediğini, ancak itiraz süresi içerisinde alacaklı tarafa ne kadar ödeme yapıldığının net olarak belirleyemediklerinden borca itiraz ettiklerini, alacaklı tarafın müvekkili şirketin ödediği bedelleri kira bedelinden mahsup etmesi halinde süresi içerisinde müvekkili şirketin borcunu ödeyeceğini bildirerek borca, faize ve ferilerine itiraz etmesi üzerine, davacı alacaklılar vekili İcra Mahkemesi’ne başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.
Davalı borçlular vekili duruşma sırasındaki beyanında; bir kısım ödemeler yaptıklarını, muacceliyet sebebiyle takip yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kira borcunun ödendiğine ilişkin borçlular tarafından ÎİKnun 269/c maddesinde yazılı ödeme belgelerinden hiçbirinin ibraz edilmediği, alacaklıların ibraz ettiği belgenin ise İİK.nun 68. maddesinde yazılı belgelerden olduğu gerekçesiyle borçlular …. ile … yönünden itirazının kaldırılmasına ve icra takibinin devamına, davalı … yönünden açılan davadan feragat edildiğinden bu davalı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine ve davalı ….nin kiralanandan tahliyesine karar verilmiş, karar davalı şirket ve davalı kefil … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe, vaki itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine ilişkindir.
1-Davalılar vekilinin davalı kefile ilişkin temyiz itirazları yönünden;
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 01.08.2013 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli yazılı kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin tarafları davacı … ve … ile davalı kiracı……dir. Davalı … ise sözleşmeyi müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. Ne var ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz ” düzenlemesi bulunmakta olup, anılan yasa az önce yukarıda belirtildiği üzere kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu öngörmüştür. Davaya konu kira sözleşmesinde ise bu düzenlemeye uygun bir kefaletin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. O halde kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek kefil yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2- Davalılar vekilinin davalı kiracı şirket yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Davalı kiracı taraf itirazında ve duruşma sırasındaki beyanlarında, kira borcuna ilişkin bir kısım ödemeleri alacaklının hesabına yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Bunun üzerine mahkemece davacı alacaklı …’a ait hesap özeti dosya arasına alınmıştır. Bu durumda davalı tarafın ödeme savunmasına ilişkin olarak getirtilen banka hesap özeti üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak sureti ile, varsa ödemeler mahsup edildikten sonra kira alacağı hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile takip konusu alacağın tamamı üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 03/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.