Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/16961 E. 2019/2478 K. 11.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/16961
KARAR NO : 2019/2478
KARAR TARİHİ : 11.03.2019

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı … Maraş vekili, davacının ev hanımı, davalının ise terzi olduğunu, 1999 yılında 13826 ada 3 parselde kayıtlı 9 numaralı bağımsız bölümü edindiklerini, bu taşınmaz alınırken davacının rızası olmaksızın, davalının düğünde takılan ziynet eşyaları ve paraları aldığını, bu taşınmaz üzrinde katkısı oranında alacak hakkı bulunduğunu, 2002 sonrası 30831 ada 5 parselde kayıtlı 8 numaralı bağımsız bölümün ve 06 FH 224 plakalı aracın edinildiğini açıklayarak, mal rejiminin tasfiyesiyle davacının katkıya dayalı alacağı ve edinilmiş mallar yönünden katılma alacağının tasfiye tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, dava değerini 20.000 TL olarak göstermiş, 06.04.2016 havale tarihli dilekçesiyle 18.000 TL katılma, 2.000 TL katkı payı alacağı talebi olduğunu açıklamıştır.
Davalı … vekili, davalının davacı lehine hayat sigortası yaptırdığını, sigorta poliçe primlerini davalının ödediğini, hayat sigortasındaki birikiminin 33.000 TL’ye ulaştığını, davalının 9 numaralı bağımsız bölümün edinilmesinde babasından kalan tarlasını, kendi adına kayıtlı bir adet otomobilini sattığını, ayrıca akrabalarından da borç aldığını, davacının katkısı olmadığını, düğünde takılan ziynet eşyalarının düğünden sonra düğün masraflarını karşılamak için bozdurulduğunu, 9 numaralı bağımsız bölümden başka malvarlığı bulunmadığını açıklayarak, davanın reddini mahkemece davanın kabulü cihetine gidilecek olursa, davacı lehine hükmedilecek alacaktan , davalı tarafından yatırılan hayat-emeklilik sigortası birikiminin mahsubuna karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne 2.000 TL kişisel mal alacağının dava tarihinden itibaren faiziyle, 18.000 TL katılma alacağının ise karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, karar verilmesi üzerine hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı vekilinin 9 numaralı bağımsız bölüme ve ziynetlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre 9 numaralı bağımsız bölüme ilişkin dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
Tasfiyeye konu 9 numaralı bağımsız bölüm, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 27.01.1999 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Davacı kadın düğünde takılan ziynetlerini vermek suretiyle katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad.179).
Mahkemece; davacının 9 numaralı bağımsız bölüme ziynetleriyle katkısının ispatlanamadığı, bu taşınmaza yönelik talebinin bu nedenle reddi gerektiği fakat ziynetlerle katkı iddiası nedeniyle ziynet alacağı talebinde de bulunduğu kabulünden hareketle, davacının ziynetlerinin dava tarihi itibariyle değeri olan 15.444.56 TL alacak hakkı olduğu, ancak ıslah olmadığı gerekcesiyle taleple bağlı kalarak 2.000 TL alacağa hükmedilmişse de, verilen karar usul ve yasaya uygun bir karar değildir. Tasarruf ilkesinin doğal bir sonucu olarak hakim, tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olup, talepten fazlaya veya başka bir şeye hüküm veremez. Eş söyleşiyle hakim, davacının talep sonucu ile bağlı olduğundan, bu talepten başka bir şeye karar veremez. (HMK mad. 26). Davaya konu 9 numaralı bağımsız bölümün, davalı adına 10.11.2009 tarihinde kat mülkiyeti tesisi yoluyla tapuda tescil edildiği, davalının bu taşınmazı 27.01.1999 tarihinde satış yolu ile edindiği, davacı vekilinin dava dilekçesinde, 9 numaralı bağımsız bölümün edinilmesine, davacının düğünde takılan ziynet ve paralarla katkıda bulunduğunu beyan ettiği,dosya kapsamına göre, davacının ayrıca ziynet alacağı talebinde bulunmadığı anlaşılmıştır. Buna göre, davacının dava dilekçesinde açıkça ziynet alacağı talebinde bulunmadığı gözetilmeksizin davacının talebi aşılarak davacı kadın lehine ziynet alacağına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
2-Davalı vekilinin 8 numaralı bağımsız bölüm ve dava konusu 06 FH 224 plakalı araca yönelik temyiz itirazlarına gelince;
İddianın ileri sürülüş şekline göre 8 numaralı bağımsız bölüme ve araca yönelik dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Tasfiyeye konu aracın ve taşınmazın, bedellerinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda araç ve taşınmaz için eşlerin alacak miktarları ayrı ayrı belirlenir. 4721 Sayılı TMK’nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu malların borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarı araç ve taşınmaz için ayrı ayrı belirlendikten sonra, her birinin toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra araç için bulunan bu kredi borç oranının, aracın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına, taşınmaz için bulunan kredi borç oranının , taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Araç için tespit edilen oranın, aracın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değerleri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan aracın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur. Taşınmaz için, tespit edilen oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değerleri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu aracın ve taşınmazın ayrı ayrı satın alma bedelleri, bunların krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye tarihindeki sürüm değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, aracın ruhsat ve satın alınma bilgileri, taşınmazın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu kaydı,kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 09.03.1998 tarihinde evlenmiş, 10.09.2013 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1).Tasfiyeye konu 06 FH 224 plakalı araç, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 02.06.2005 tarihinde satın alınarak, 8 numaralı bağımsız bölüm ise 01.09.2009 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).
Mahkemece, 8 numaralı bağımsız bölümün edinilmiş mal olduğu, taşınmaza ait herhangi bir borç bulunmadığı, taşınmazın rayiç değeri 140.000 TL, bunun yarısı olan 70.000 TL ise, davacının katılma alacağı olup, taleple bağlılık ilkesinin gözetilmesi gerektiği, 06 FH 224 plakalı aracın da edinilmiş mal olduğu, araç üzerinde borç kaydı bulunsa da, davalının borcun ödendiğini beyan ettiği, bu nedenle borcunun bulunmadığının anlaşıldığı, aracın rayiç değerinin yarısı olan 11.250 TL’nin davacının katılma alacağı hakkı olup, taleple bağlı kalarak araç ve taşınmaz yönünden 18.000 TL katılma alacağına hükmedilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamıyla örtüşmediği gibi Dairenin ilke ve uygulamalarına uygun bir karar da değildir. Davaya konu 8 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydı incelendiğinde; taşınmazın 01.09.2009 tarihinde davalı tarafından edinildiği, boşanma davası sonrası 13.09.2013 tarihinde üçüncü kişiye satış suretiyle devredildiği, taşınmaz üzerinde borçlusunun davalı olduğu Vakıfbank lehine 01.09.2009 tarihli 210.000 TL bedelli ipotek şerhi bulunduğu, davaya konu aracın ise 02.06.2005 tarihinde davalı tarafından edinildiği, araç üzerinde … Bankası lehine 01.06.2005 tarihli rehin şerhi bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalının aracın ve taşınmazın edinilmesinde kredi kullanmış olduğu anlaşıldığına göre, Mahkemece, bu yönde gerekli belgeler getirilip, bunlar üzerinde araştırma ve inceleme yapılmadan, aracın ve taşınmazın borcu bulunmadığına yönelik gerekçesi yerinde değildir. Davalı, duruşmada alınan beyanında aracın borcunun bulunmadığını beyan etmişse de, borcun ne zaman ödendiği, boşanma dava tarihi sonrasına isabet eden kredi borcu ödemeleri olup olmadığı Mahkemece araştırılmamıştır. Buna göre Mahkemece, taşınmaz ve araç edinildiğinde kullanıldığı anlaşılan kredilerle ilgili, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil banka kayıtları ilgili bankalardan getirtilmek suretiyle, boşanma dava tarihi sonrasına isabet eden kredi borcu bulunup bulunmadığı tespit edilerek, borcu bulunması halinde yukarıda bahsedilen Dairenin ilke ve uygulamaları doğrultusunda katılma alacağı hesabı yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan, davaya konu her iki mal varlığının da borcu olmadığından hareketle, eksik inceleme ile katılma alacağına hükmedilmesi doğru değildir.
Davalı vekili, süresinde sunduğu cevap dilekçesiyle, davalının davacı lehine … olduğu hayat sigortası primlerinin , davacı lehine hükmedilecek alacaktan mahsubunu talep etmiş, mahkeme bu taleple ilgili, mal rejiminin sona erdiği tarihte TMK’nin 228/2 ve 235/1 maddeleri koşulları gerçekleşmediğinden, bu talebin dikkate alınmadığını gerekçesinde belirtmişse de, davalının davacı lehine 09.11.2012 ve 18.10.2012 tarihlerinde hayat sigortası sözleşmesi imzaladığı, prim ödemeleri yaptığı dosya kapsamında davalı tarafından sunulan belgelerden anlaşıldığına göre, Mahkemece davalının takas-mahsup talebi üzerinde yeterince durulmadan, araştırma ve inceleme yapılmadan hüküm kurulmasıda doğru olmamıştır
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/I. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.