Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/16336 E. 2019/3902 K. 09.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/16336
KARAR NO : 2019/3902
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLGİLİ VAKIF :
DAVA TÜRÜ : Galle Fazlasına Müstehak Vakıf Evladı Tespiti

İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez davalı … vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Dava dilekçelerinde,….un Mülhak Sadrazam Amcazade Köprülü Hüseyin Paşa Bin Hasan Ağa Vakfı’nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istenmiş; Mahkemece, davanın kabulü ile davacılar … ve …’nun galle fazlasına müstehak evladı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davanın kabulüne dair verilen karar davalı … vekili tarafından istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine davalı … vekilince istinaf isteminin esastan red kararı temyiz edilmiştir.
Dava, vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 3.maddesinde, mülhak vakıf mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulan, yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilen ve bu kişiler tarafından; mazbut vakıf ise bu Kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulan ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlandıktan sonra, aynı Kanun’un 6. ve 7. maddelerinde ise mazbut vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilip temsil edileceği, Kanun’un (5737 sayılı Vakıflar Kanunu) yürürlüğe girmesinden önce mazbut vakıflar arasına alınan vakıflarla, bu Kanuna göre mazbut vakıflar arasına alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlanan ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır.
Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soy bağı olan ya da soy bağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir.
Galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda, galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada öncelikle vakfeden ile soybağının ispatlanması, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekir. Yani bu tür davalarda incelenecek ilk husus; davacılar ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacılar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması olacaktır.
Bir vakfın evladı olunabilmesi için vakfın kurucusuna kadar soy bağının götürülmesi zorunlu olmayıp, daha önceden kesinleşmiş mahkeme kararı ile evlat olduğuna karar verilen kişilerle veya 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararına göre tevliyeti evlada bırakılan vakıflarda mütevellilik yapan kişilerle yöntemince kanbağı ilişkisinin kurulması yeterlidir. Dolayısı ile idarenin (Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Mülhak Vakıf Yönetiminin) tek taraflı olarak evlat listesine yaptığı dayanaksız bir kayıt yeterli olmayıp, açıkça galle fazlasını almaya hak kazanıldığını gösterir bir mahkeme ilamına dayalı olarak vakıf evlat listesine eklenen kişiler, daha sonra açılacak vakıf evlatlığı davalarında kesin hüküm olmasa da güçlü delil olarak değerlendirilebilecektir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; davacıların babaları ile vakfeden arasında daha önce kesinleşmiş mahkeme kararı ile soybağının kurulmuş olması sebebiyle davacılar ile vakfeden arasında kan bağı yolu ile soybağının mevcut olduğu, dava konusu vakfın birden fazla vakfiye ile zeyl vakfiyesinin mevcut bulunduğu, galle fazlası evlada bırakılan vakfiyelerde galle fazlası batın tertibi, kız-erkek evlat ayrımı olmaksızın vakfın evlatlarına bırakıldığı, ancak Evâil-i Zilkade 1113 H. (1702 M.) tarihli zeyl vakfiyede galle fazlası için “…ve hasıl olan gallesinden iktiza eden tamirat ve termimatı riayet olunduktan sonra fazla kalan galle ve re’y ve neması zikrolunan Oklağılı karyesi ehalisi üzerlerine nazil olan tekalife sarf oluna…” şeklinde şart getirilerek bu vakfiyede belirtilen akarlardan elde edilecek gelirin öncelikle bakım ve onarım yapılması, artan gelir olursa da Oklağılı Köyü halkına getirilen vergilere sarf edilmesinin şart koşulduğu yani bu vakfiye yönünden galle fazlasının evlada bırakılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, yalnızca gallenin evlada bırakıldığı vakfiyeler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, uygulamada ve infazda çelişki oluşturabileceği düşünülmeden bütün vakfiyeleri kapsayacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değil ise de, bu hatanın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi hüküm fıkrasının HMK’nin 370/2. maddesi gereğince aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (4.) Hukuk Dairesinin 20.09.2017 tarihli ve 2017/1044 Esas, 2017/1078
Karar sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının (2) numaralı hüküm fıkrasındaki “… Vakfı’nın…” ibaresinden sonra gelmek üzere “Evâil-i Zilkade 1113 H. (1702 M.) tarihli zeyl vakfiye hariç” ibaresinin hükme eklenmesine, 6100 sayılı HMK’nın 6100 sayılı HMK’nin 370/2. maddeleri uyarınca hükmün bu şekliyle düzeltilerek ONANMASINA, davalı vekilin sair temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine, HMK’nin 373/1.maddesi gereği kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (4.) Hukuk Dairesine, dosyanın ise ilk derece mahkemesi İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.