Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/15857 E. 2019/3900 K. 09.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/15857
KARAR NO : 2019/3900
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLGİLİ VAKIF :
DAVA TÜRÜ :
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez taraf vekillerinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Dava dilekçelerinde, davacılar…ile Tulu’nun Mazbut Rumeli Kazaskeri Feyzullah Efendi Bin Yahya Vakfı’nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti ile geçmiş yıllara ait galle alacağının ödenmesi istenmiş; Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacıların galle fazlasına müstehak evladı olduğunun tespitine, geçmişe yönelik galle fazlasının ödenmesine yönelik talebin ise reddine karar verilmiştir.
Davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine davacı ve davalı vekillerince istinaf isteminin esastan red kararı temyiz edilmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Davada birden fazla istem mevcut olup, ilki; vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti, ikincisi ise; vakfın geçmiş yıllara ait galle fazlasının hesaplanması ile davacı payına düşen miktarın tahsili istemlerine ilişkindir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki bent kapsamını dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 3. maddesine göre mazbut vakıflar, bu kanun uyarınca Genel Müdürlükçe (…) yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlanmıştır.
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlanan ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır.
Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soybağı olan ya da soybağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir.
Galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada öncelikle vakfeden ile soybağının ispatlanması, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekir. Yani bu tür davalarda incelenecek ilk husus; davacılar ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacılar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması olacaktır.
Bir vakfın evladı olunabilmesi için vakfın kurucusuna kadar soy bağının götürülmesi zorunlu olmayıp, daha önceden kesinleşmiş mahkeme kararı ile evlat olduğuna karar verilen kişilerle veya 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararına göre tevliyeti evlada bırakılan vakıflarda mütevellilik yapan kişilerle yöntemince kanbağı ilişkisinin kurulması yeterlidir.
Vakfiyeler, vakıf davalarında birinci derecede delil olup (Akgündüz, Ahmet, İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, 1996, Sh. 428), kadimden beri uygulandığı bilinmedikçe vakıf davalarında yazılı delil olarak kullanılamazlar. (Mecelle mad.1739) Vakfiyelerin uygulanma şartı, bunların ifade ettikleri maddelerin sabit ve meşhur olmasıdır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, dava konusu Mazbut Rumeli Kazaskeri Feyzullah Efendi Bin Yahya Vakfı’nın galle fazlasına dair hüküm içeren Şaban 1142 H. (1730 M.) tarihli vakfiyesinde; “…gallei mevkufei mezküreden vezaifi muayyene ve masarifi mübeyyene eda olunduktan sonra fazlai bakiye teslis olunup sülüsü aslı vakfa zam ve düştükçe münasip muhallerde akara tebdil oluna ve sülüsanına mukimi dari fena oldugumca ben mutasarrıf olup azimi dari beka olduğumda batni evvelimde olan evlâdımın zükür ve inasi alesseviye mutasarrıf olalar badehüm evlatları ve evlâdı evlatları ve evlâdı evlâdı evlâtları batnen bade batnin tertibi mezkur üzerine mutasarrıf olalar ve badel inkıraz Neuzu billâ-hi minkahril feyyaz uteka ve atıkatımdan mevcut olanlar badehüm evlâtları ve evlâdı evlâtları …” şeklinde düzenlenerek galle fazlasının üç hisseye bölünmesi ve üçte bir hissenin vakfa eklenmesi, geriye kalan üçte iki hissenin;
a)Hayatta iken vâkıfın kendisine,
b)Vâkıfın vefatından sonra ilk batındaki (evlad-ı sülbiye) kız ve erkek evlatları arasında eşit olarak,
c) Vakıfın ilk batındaki evlatlarından sonra nesil kesilinceye kadar batın tertibi üzere evlatlarına,
d) Evlatların nesli kesilirse vâkıfın azatlı köleleri ve onların kız ve erkek evlatları arasında batın tertibi üzere eşit bir şekilde paylaştırılmasının şart koşulduğu yani galle fazlasının üçte iki payının nesil kesilinceye kadar kız erkek ayrımı yapılmadan batın şartı (ön kuşakta sağ vakıf evladı varsa sonraki kuşakta bulunan evladın hak sahibi olmaması kuralı) ile evlada bırakılmış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre somut olayda mahkemece yapılacak iş; davacıların gidebildiği kadar üstsoyuna ve bunların bütün mirasçılarına ait nüfus kayıtları getirtildikten sonra daha önce verilmiş ve kesinleşmiş galle fazlasına müstehak evlat kararları varsa adı geçen vakıf evlatlarının açık kimlik ve nüfus kayıtlarına göre bir soyacağı çizelgesi çıkartılarak, davacıların bulunduğu kuşağın (batın) tam olarak belirlenmesinden sonra üst batında sağ evlat bulunup bulunmadığının denetime elverişli bilirkişi raporuyla tespit edilip, üst batında sağ evladın bulunması halinde yalnızca vakıf evladı, bulunmadığı takdirde ise galle fazlasına müstahak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken yetersiz araştırma ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde davacıların galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduklarına karar verilmesi doğru görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (4.) Hukuk Dairesi’nin 22.05.2017 tarihli ve 2017/662 Esas, 2017/651 Karar sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi hükmünün 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacılar vekilinin tüm davalı vekilin sair temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddine, HMK’nin 373/1.maddesi gereği kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (4.) Hukuk Dairesi’ne, dosyanın ise ilk derece mahkemesi İstanbul 11.Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, 31,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 13,00 TL’nin davacılardan alınmasına, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 09.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.