Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/14472 E. 2018/16749 K. 03.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/14472
KARAR NO : 2018/16749
KARAR TARİHİ : 03.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı … ve … vekili, davacılardan …… Kurumu’nun dava konusu … İli, …… İlçesi, …… Mevkiinde yer alan 3237 ada 9 parselin 3/4 pay maliki olduğu gibi aynı zamanda 1945 yılında vefat eden, davalıların miras bırakanı …… Eskier adına kayıtlı 1/4 payın da 60 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyeti olduğunu, …… Kurumu Genel Yönetim Kurulunun 30 Mart 2011 tarih ve 2011/30 sayılı kararı ile mülkiyeti Kuruma ait taşınmazın 3/4 payının intifa hakkının …… Kurumu ………sine verildiğini, 1/4 payla ilgili …… Kurumunun asli zilyetliği ve ………nin eklemeli zilyetliğinin halen devam ettiğini, TMK’nin 713/2.maddesinde yer alan maliki 60 yıl önce ölmüş hukuki sebebine dayalı olarak TMK’nin 713/1 ve 2.fıkraları gereğince davalılara ait söz konusu 1/4 payın mülkiyetinin hukuki değerini kaybettiğini, davalıların 1940’lı yıllardan bu yana taşınmazla ilgili olarak zamanaşımını kesecek hiç bir dava açmadıklarını, …… Kurumunun bu taşınmazı, 1940’lı yıllardan beri davasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla kullanmaya devam ettiğini, davacı … Kurumunun anılan kararı ile taşınmazın kullanım hakkını …… Kurumu ………sine vermesi akabinde davalıların kamulaştırmasız el koyma gerekçesiyle ……… aleyhine …… 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/82 Esas sırasında halen devam etmekte olan tazminat davası açtıklarını, açtıkları davada da …… Kurumunun zilyetliğini yada zamanaşımını kesen bir iddia ileri sürmediklerini açıklayarak davalılar adına bulunan tapu kaydının TMK’nin 713/2.maddesi gereği hukuki değerini yitirmiş olması nedeniyle iptali ile davalılara ait taşınmaz hissesinin hükmen davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun açıldığını, davacı tarafın iyi niyetli olmadığını, taşınmazın davalıların kök murisi …… Eskier adına kayıtlı iken mirasen intikal ettiğini, bu intikal aşamasında davalıların, davacı Kurumlara müteaddit defa başvuru yaparak taşınmaza yapılan elatmanın önlenmesini veya taşınmazın iadesini ya da bedelini talep ettiklerini ancak bugüne kadar davacıların, davalıların tapulu arazilerini gasp edip herhangi bir bedel ödemediği gibi yapılan başvurulara hiçbir şekilde olumlu cevap vermediklerini, olayı sürüncemede bırakarak unutulmasını, muhtemelen hibe edilmesini beklediklerini, açılan bu davada TMK’nin 713.maddesinde belirtilen ön şartların gerçekleşmediğini, Kanunda açıkça belirtildiği gibi bu davanın açılabilmesi için öncelikle nizasız ve fasılasız 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmesi gerektiğini, oysa iş bu davadan önce taşınmaza yapılan elatma nedeniyle …… 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/82 Esas sayılı dava dosyasında kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davası açıldığını, davanın devam ettiğini, taşınmazın toplam değerinin 3.197.000 TL olarak tesbit edildiğini, bu durumda nizasız ve fasılasız şartının ortadan kalktığını, dava konusu taşınmazın maliki kök murisin daha önce ölmüş ve mülkiyetin silsile yolu ile en son davalılara intikal ettiğini, davalıların her yıl düzenli olarak dava konusu taşınmaz hissesine ilişkin olarak vergilerini ödediklerini, yasanın getirdiği tüm yükümlülükleri ifa ettiklerini, dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarının sürekli intikaller ve devirlerle el değiştirerek en son davalıların taşınmazda malik olduklarını, ayrıca taşınmazın …… bölge içerisinde kalmakta olup 2565 sayılı …… Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’nun 9.maddesi gereğince bölgede zilyetlik yoluyla taşınmaz iktisabının mümkün bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, “…murislerinin ölüm tarihleri ile 02/04/2007 tarihi arasında MK 713/2 maddesinde aranan koşullardan ”malik sıfatıyla zilyetlik” koşulunun gerçekleşmediği, davalıların 2012 yılına kadar dava açmamakla birlikte pekçok defa yazılı ve sözlü olarak hisselerinin davacı kurumca kamulaştırılmasını veya satın alınmasını talep ettikleri, davalıların zilyetliklerinin sona ermesinin iradi olmadığı, davacının da taşınmazın tamamını zilyet etmekle birlikte kamu otoritesini ve zaman zaman da (ihtilal dönemi gibi) zorlayıcı şekilde davalıların mülkiyet hakkını kullanmalarına engel oldukları, dolayısıyla malik sıfatıyla zilyet olmayıp davalıların 1/4 hissesini kabul edercesine girişimlerde bulundukları muadili arsa teklifi, 3/4 oranında vergi beyanları, davalılar tarafından 2012 yılında kamulaştırmasız el atma tazminatı dava açılmadan önce dava açıp tescil istemedikleri, davalıların yazılı sözlü başvrularının olduğunun aksini ispat edemedikleri, 1974 – 2007 tarihleri arasında davalılarla satın alma görüşmeleri yaptıkları, dolayısıyla malik sıfatıyla zilyetlikleri devam etmediği gibi davalıların mülkiyet hakkını da zımnen kabul edercesine girişimlerde bulundukları (kısmi vergi beyan ve ödemeleri, bu yer karşılığı arsa teklifi, yazılı başvurulara verilen cevaplar gibi hususlar) …… Hakları Mahkemesinin ve uluslararası anlaşmalarının mülkiyet hakkını koruyan kararları (benzer dava için dosyaya sunulan 31/05/2005 tarihli kararı gibi) birarada değerlendirildiğinde TMK’nin 713/2 maddesinde aranan koşulların oluşmadığı, davacıların zilyetliğinin malik sıfatıyla olmadığı..” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; karar davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın reddine dair önceki hüküm, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 21.01.2014 tarih, 2013/19512 Esas ve 2014/779 Karar sayılı ilamında belirtilen”… davada TMK’nin 713/2. maddesinde yer alan “ölüm” sebebine dayanıldığı davacılar vekili tarafından açıklandığına, …… Kurumu’nun TMK’nin 713/2. maddesine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunabileceği, dava konusu taşınmazın ikinci derece …… yasak bölgede bulunmasının da mülkiyetin kazanılmasında bir engel oluşturmayacağı belirlendiğine göre iddia ve savunma doğrultusunda yanların delillerinin toplanması, 07.09.1959 tarihi itibarıyla 1/24’er pay malikleri oldukları anlaşılan davalıların kök murisleri ……… Eskier’in ölüm tarihleri ile 02.04.2007 intikal tarihi arasında TMK’nin 713/2. maddesindeki olumlu olumsuz tüm koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esası ile ilgili bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.” gerekçeleriyle bozulmuş, uyulan bozma ilamı neticesinde yukarıda yazılı şekilde karar verilmiştir.
Dava TMK’nin 713/2.maddesinde yazılı “ölüm” sebebine dayanılarak açılmış tapu iptali ve tescil davasıdır.
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nin 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. TMK’nin 713. maddesinin 1.fıkrasında; ” tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir ” denilmiştir.
Aynı maddenin 2.fıkrasında ise; ” aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir ” amir hükmüne yer verilmiştir. TMK’nin 713/2. maddesinde yer alan üç halden biri olan ”… ölmüş…” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 17.03.2011 tarih ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş ise de; Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi’nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.03.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmektedir.
TMK’nin 713/2. fıkrasına dayalı olarak açılan davaların başarıya ulaşması için bu fıkrada belirtilen koşullar yanında aynı zamanda 713/1. fıkrasındaki koşulların da gerçekleşmiş bulunması gerekir. Çünkü 2. fıkrada; “aynı koşullar altında…” denilmek suretiyle aynı maddenin 1. fıkrasına atıfta bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 1. fıkradaki koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Başka anlatımla mülkiyetin kazanılabilmesi için diğer kazanma koşullarının yanında dava konusu taşınmazda davacı tarafın aralıksız, çekişmesiz, malik sıfatıyla ve 20 yıl süreyle zilyet ve tasarrufta bulunması gerekir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamından; Dava konusu 3237 ada 9 parsel, kadastro çalışmaları sonunda 04.01.1956 tarihinde 3/4 payı …… Kurumu, 1/4 payı…… oğlu ölü …… Eskier adına tapuda kayıtlı iken 1/4 payın 1/24 payının …… oğlu …… Eskier, 1/24 payının …… kızı …… Eskier, 1/24 payının …… kızı …… Eskier, 1/24 payının …… kızı ……… Eser, 1/24 payının …… oğlu …… Sulhun ve 1/24 payı …… oğlu …… Eskier’e 07.09.1959 tarihinde intikal ettiği, 02.04.2007 tarihinde de intikalen iştirak halinde 1/4 payı … Bahri oğlu …, …… kızı …, …… kızı ……… Sulhun adına tescil edildikten sonra en son tapuda 31.7.2007 tarihinde satış ve pay temliki ile … Bahri oğlu …, …… Ruhi kızı … ve …… Ruhi kızı … adına kaydedildiği görülmektedir. Taşınmaz üzerinde …… Kurumu lehine 15.04.2011 tarihinde tesis edilmiş intifa hakkı bulunmaktadır.
Dava konusu 3237 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 07.09.1959 yılında intikal gören 1/24 pay maliki …… oğlu …… Eskier’in 07.05.1979 tarihinde, 1/24 pay maliki …… kızı …… Eskier’in 19.06.1979 tarihinde, 1/24 pay maliki …… kızı ……… Eser’in 22.08.1979 tarihinde, 1/24 pay maliki …… oğlu …… Sulhun’un 31.05.1984 tarihinde, 1/24 pay maliki …… oğlu …… Eskier’in 26.02.1974 tarihinde ve 1/24 pay maliki …… kızı …… Eskier’in ise 28.03.2001 tarihinde öldüğü anlaşılmakta olup 1/24 pay maliki olan …… kızı …… Eskier’in ölüm tarihi (28.03.2001) ile 02.04.2007 intikal tarihi arasında 20 yıllık kazanma süresi dolmamıştır.
Dosya kapsamında dinlenen davacı tanığı …… Koç duruşmadaki beyanında özetle; 1976-2009 yılları arasında personel yönetim şefi olarak …… Genel Müdürlüğünde görev yaptığını, taşınmaz üzerinde davacılara ait çok sayıda hangar, işletme ve eğitim binaların bulunduğunu, çalıştığı dönem boyunca davalıların ya da başka bir kimsenin bu yer üzerinde hak iddia ettiğini duymadığını, dava tarihine kadar herhangi bir husumet olmadan ve zilyetliğe ara verilmeksizin taşınmazın kullanıldığını, 2003-2004 tarihinde başvuruda bulunulduğuna dair bilgisi olmadığını, dava konusu taşınmazın etrafı tel örgü ile çevrili olduğunu, giriş ve çıkışın nizamiyeden yapıldığını, dere tarafındaki tellerin …… Kurumu tarafından yenilendiğini, sahaya hayvan veya ilgisiz kişilerin girişini engellemek amacı ile uçuş alanı da olduğundan sadece nizamiyeden giriş yapıldığını beyan etmiş, keşif mahallindeki beyanında da duruşmadaki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, şu an üzerinde bulundukları dava konusu taşınmazda bulunan yapıların tümünün eski ve işe girdiği 1976 yılında da bunların mevcut olduğunu ifade etmiştir.
Diğer davacı tanığı … duruşmadaki beyanında özetle;1986-2005 yılları arasında …… Kurumunda emlak kısım amiri olarak görev yaptığını, kuruma girmeden daha önce bu yapıların mevcut olduğunu ancak ne zaman inşa edildiğini bilmediğini, görev yaptığı sürede dava konusu yerde kimsenin hak iddia etmediğini, taşınmazın etrafının tel örgü ile çevrili olup içinde herhangi bir sınır ayırıcı yer olmadığını, tel örgünün kendisinden önce çekildiğini, hangi tarihte çekildiğini bilmediğini, ancak taşınmaza giriş çıkışların nizamiyeden yapıldığını ve kimlik tespiti yapıldıktan sonra içeri girilebildiğini beyan etmiş, keşif mahallindeki beyanında da duruşmadaki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, şu an üzerinde bulundukları taşınmazın kendisinden önce sınırları belirlenip içerisine binaları yapılmış bir arazi olup, binaların göreve başladığında da mevcut bulunduğunu, yeni bir yapı olmadığını ve hangi binanın hangi tarihte yapıldığını da bilmediğini ifade etmiştir.
Keşif mahallinde dinlenen davalı tanığı … beyanlarında özetle; davalı …’ın eşi olduğunu, babasının hava subayı olması nedeniyle birlikte buraya geldiklerini, çocukluğunun bu arazi üstünde geçtiğini, o tarihlerde taşınmaz ekin, buğday ekili olarak kısmen kullanıldığını, dava konusu taşınmazın içinde de tarım arazisi olarak kullanılan y…… olduğunu, 1979 yılına kadar da icara vermek sureti ile bu y……in kullanıldığını, taşınmazın bazı bölümlerinin çorak olması nedeniyle kullanılamadığını, …… doktor stajeri olarak görev yaparken yani 1970’li yılların başlarında taşınmazın sınırlarının bugünkü gibi olmadığını, çevresinde bekleyen ask……in olmadığını, 12 ……den sonra buraya giriş çıkışın tamamen yasaklandığı, burası ile ilgili kök muris …… Eskier’in vefatından sonra eşi adına girişimlerde bulunduğunu, 2004 yılında uzlaşmaya gitmeyeceklerini söylediklerini, kabul edilmeyince yazılı başvurularda da bulunduğunu, taşınmazın bulunduğu yerdeki nizamiyeye 2003 yılından sonra pek çok defa geldiğini ancak içeriye almadıklarını, 1974 yılında evlendiği tarihten itibaren taşınmazın tüm vergilerini bizzat …… belediyesine ödediğini, daha önce bir dönem Yenimahalle Belediyesine ödediğini ifade etmiştir.
Bu açıklamalar karşısında, …… kızı …… Eskier’in ölüm tarihi ile intikal tarihi arasında 20 yıllık kazanma süresinin dolmadığı, nizalı taşınmaz ile aynı mevkide bulunan 3237 ada 10, 11, 13, 15, 17, 18,19,21, 23,26, 27 ve 30 nolu parsellere yönelik…… Bakanlığınca …… Sulhun vd aleyhine açılan tescil davasında … 22. Asliye Hukuk Mahkemesince 25.05.1993 tarih ve 1988/189 Esas, 1993/424 Karar sayılı ilamı ile (belirtilen parsellerde) davalıların hisselerinin iptaline 2942 sayılı Kanunun 38. maddesi gereğince … adına tesciline karar verildiği, verilen kararın kesinleşmesi üzerine mirasçılar tarafından …… Hakları Mahkemesine yapılan başvuru üzerine AİHM’in 31 Mayıs.2005 tarih ve I.R.S VE DİĞ……İ/…… DAVASI (Dava No:26338/95) başlıklı kararı ile başvuruculara tazminat ödenmesine hükmedildiği, 1986-2005 yılları arasında …… Kurumunda emlak kısım amiri olarak görev yapan davacı tanığı …… Koç’un, dava konusu taşınmazın etrafının tel örgü ile çevrili olduğuna, giriş çıkış nizamiyeden yapıldığına, dere tarafındaki tellerin …… Kurumu tarafından yenilendiğine, sahaya hayvan veya ilgisiz kişilerin girişinin engellenmesi amacı ile uçuş alanı da olduğundan sadece nizamiyeden giriş yapıldığına ilişkin beyan ile 1986-2005 yılları arasında …… Kurumunda emlak kısım amiri olarak görev yapan diğer davacı tanığı …… Benlikaran’ın, taşınmazın etrafının tel örgü ile çevrili olup içinde herhangi bir sınır ayırıcı yer olmadığını, tel örgünün kendisinden önce çekildiğini, taşınmaza giriş çıkışların kimlik tespiti ile nizamiyeden yapıldığını içeren beyanı, dikkate alındığında bu beyanların davalı tanığı …’ın beyanlarını teyit eder mahiyette olduğu bu şekilde davacıların dava konusu taşınmaza yönelik tasarruf haklarının davacı kurumca kamu gücü de kullanılmak suretiyle engellenmesi nedeniyle terkin iradi olmadığının anlaşılması karşısında,TMK’nin 713/2.maddesinde yazılı “ölüm” sebebine dayalı olarak açılan davada zilyetlikle kazanma koşullarının tamamının birlikte gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Açılanan nedenlerle davacı … vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir
SONUÇ:Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul, Kanun ve bozma gereklerine uygun bulunan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 03.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.