Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/14303 E. 2017/10341 K. 11.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/14303
KARAR NO : 2017/10341
KARAR TARİHİ : 11.09.2017

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı alacaklı vekili, 21.11.2013 tarihinde haczedilen malların takip borçlusuna ait olduğunu, alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olarak muvazaalı devir işlemi yapılarak iş yerinin davalı 3. Şahsa devredildiğini iddia ederek davanın kabulü ile 3. kişinin istihkak iddiasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı 3. kişi, haciz yapılan iş yerinin kendisi tarafından açıldığını ve işletildiğini, muvazaalı devir iddiasının doğru olmadığını, haciz sırasında borçlunun olmadığını kendisinin araması üzerine haciz mahalline geldiğini, davacı tarafın şahitlerinin kendi elemanları olduğunu, beyanlarını kabul etmediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlular, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre; haciz yapılan adreste ilk olarak borçlu Mehmet’in iş yerinin bulunduğu, işi terk tarihi olan 14/03/2011 de borçlu Refik’in aynı adreste aynı iş kolu üzerinde faaliyette bulunduğu yine Refik’in işi terk tarihinden iki gün sonra davalı 3.kişinin aynı adreste aynı işe başladığı, davalıların beyanlarına göre de borçluların iş yerini 3. kişiye devrettikleri, yine dinlenen tanık beyanlarına göre iş yeri 3.kişiye devredildikten sonra da, borçluların işin başında durduklarının ve borçluların borcunun da 3. kişi tarafından ödendiğinin belirlendiği, borçlular ile 3. kişi arasında alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı devir işleminin bulunduğu, kaldı ki devir alanın, devir edenin borçlarından iki yıl boyunca sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı 3. kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nun 99. maddesine dayalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Davaya konu, 21.11.2013 tarihli haciz tutanağının incelenmesinde; tutanağın ilk kısmında, aynen “borçlu … arandı, mahalde hazır” ibaresinin bulunduğu görülmektedir. Gerek yargılama sırasındaki beyanlarında gerekse temyiz dilekçesinde, davalı 3. kişi, haciz esnasında borçlunun haciz mahallinde olmadığını, borçluyu telefonla çağırması üzerine borçlunun geldiğini iddia etmiştir.
Bu sebeple; öncelikle, borçlunun mahalde haciz heyeti geldiğinde mi hazır bulunduğunun, yoksa telefonla aranması üzerine mi haciz adresine geldiğinin belirlenmesi ve bu belirleme neticesinde, somut olayda mülkiyet karinesinin hangi taraf lehine olduğunun tespiti önemlidir. Bu belirlemenin yapılmasına hizmet etmesi bakımından, 21.11.2013 tarihli tutanakta ismi geçen kişilerin tanık olarak dinlenmesi ve neticede borçlunun mahale sonradan gelip gelmediğinin belirlenmesi ve bu doğrultuda mülkiyet karinesinin hangi taraf lehine olduğunun tespiti ile yapılacak bu araştırma sonucu elde edilen bilgilerin dosyada bulunan diğer tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu verilen kabul kararı doğru olmamış, hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı 3.kişinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.