Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2017/13749 E. 2017/10338 K. 11.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/13749
KARAR NO : 2017/10338
KARAR TARİHİ : 11.09.2017

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı alacaklı vekili, 17.10.2011 günlü hacze konu mahcuzların takip borçlusuna ait olduğunu, borçlu ile davalı 3.kişinin 26/11/2013 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, ancak birlikte yaşadıklarını, boşanmanın muvazaalı olduğunu, davalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı 3. kişi, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan delillere göre; …. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/589 esas 2014/122 sayılı kararı ile davalı 3. kişi …’un tahliyesine karar verildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nun 99. maddesine dayalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Davaya dayanak takip dosyasının incelenmesinde; ödeme emrinin 30.10.2013 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, haczin de ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı görülmektedir. Bu sebeple; somut olayda, İİK’nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekir. Bu yasal karinenin aksinin davalı üçüncü kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilmesi gerekir. Her zaman sağlanması mümkün olan ve borcun doğumuna yakın tarihi taşıyan vergi levhası da karinenin aksini ispata yeterli değildir .
Bununla birlikte, borçlu ile 3. kişinin 05.12.2013 karar tarihli Aile Mahkemesi kararıyla anlaşmalı olarak boşandıkları ve bu davanın açılış tarihinin 26.11.2013 olduğu ve anılan tarihin ödeme emrinin tebliğ tarihinden de sonraya isabet ettiği de görülmektedir.
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, borçlu ve üçüncü kişi tarafından alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik danışıklı işlemler yapıldığının kabulü ile davanın kabulüne karar vermek gerekirken, yazılı şekilde alacaklının açtığı davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.