YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/10919
KARAR NO : 2017/7814
KARAR TARİHİ : 29.05.2017
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesat tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, dava konusu … Köyü’nde kain dere yatağında bulunan taşınmazın …-II Barajı’nın göl tarafında kaldığını, EPDK tarafından kamulaştırma çalışmalarına başlanıldığını açıklayarak dava konusu taşınmaz sınırları içerisinde bulunan ahır ve odunluğun vekil edenine aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; önceki hükümde, davanın kabulü ile dava konusu ahır ve odunluğun davacı tarafından yapıldığının tespitine karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 03/03/2016 tarih 2016/2641 E, 2016/3891 Karar sayılı kararı ile “… taşınmazın aktif dere yatağı veya derenin etkisi altında bulunup bulunmadığının jeolog bilirkişi aracılığı ile tam olarak belirlenmesi, jeolog bilirkişiden taşınmazın önceki ve şu anki niteliğini kesin olarak belirleyen gerekçeli, karşılaştırmalı ve Yargıtay denetimine açık bilimsel içerikli rapor alınması, taşınmazın belirlenecek niteliğine göre davacının taşınmaz üzerindeki muhtesat yönünden dava hakkının bulunup bulunmadığının düşünülmesi, dava hakkının bulunduğu kabul edildiği takdirde; kamulaştırmaya ilişkin evraklar ve kroki de eklenerek, taşınmazın hangi kısmının kamulaştırmaya konu olduğunun belirlenmesi…” gerekçeleriyle bozulmuş, Mahkemece bozma kararına uyma kararı verildikten sonra, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere ve kural olarak bozma ilamına uyulmakla davanın tarafları için lehte ve aleyhte usuli kazanılmış hak doğar. Her ne kadar usuli kazanılmış hak usul hukukunda açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararlarıyla usuli kazanılmış hakkın varlığı uygulamada kabul edilmiştir. (04.02.1959 gün ve 13/5 YİBK ile 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK). Bu hak mahkemelerce ve Yargıtay’ca ihlal edilemeyeceği gibi uyulan bozma ilamı çerçevesinde karar verilmesi zorunludur.
Mahkemece, Dairemizin yukarıda bahsi geçen 03/03/2016 tarih 2016/2641 Esas sayılı bozma ilamına uyulduğu belirtildiği halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeden hüküm kurulduğu belirlenmiştir.
Mahkemece 30.11.2016 tarihli yargılama oturumunda, bozma ilamına uyma kararı verildikten sonra, dava konusu taşınmazın tesciline esas belgelerin istenilmesine, ilgili evraklar geldikten sonra Fen bilirkişisinden Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda eğer önceki fen bilirkişisi halen görevinde değilse yeni bir fen bilirkişisinden ve taşınmazın dere yatağında olduğu iddia edildiğinden jeolog bilirkişiden taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini kesin olarak belirleyen gerekçeli, karşılaştırılmalı rapor alınmasına ilişkin ara karar tesis edildiği, fen bilirkişiden taşınmazın kamulaştırma kapsamında olup olmadığına dair ek rapor alındığı halde, jeolog bilirkişiden alınması gerekli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini kesin olarak belirleyen gerekçeli ve karşılaştırılmalı raporun dosya arasında mevcut olmadığı görülmüştür. Bununla birlikte, Mahkemece 30.11.2016 tarihli oturumda verilen bu ara karardan dönüldüğüne dair yeni bir ara kararın da tesis edilmediği anlaşılmıştır.
O halde Mahkemece, daha önce uyulan bozma kararında belirtildiği üzere, taşınmazın aktif dere yatağı veya derenin etkisi altında bulunup bulunmadığının jeolog bilirkişi aracılığı ile tam olarak belirlenmesi, jeolog bilirkişiden taşınmazın önceki ve şu anki niteliğini kesin olarak belirleyen gerekçeli, karşılaştırmalı ve Yargıtay denetimine açık bilimsel içerikli rapor alındıktan sonra, taşınmazın belirlenecek niteliğine göre, davacının taşınmaz üzerindeki muhtesat yönünden dava hakkının bulunup bulunmadığının düşünülmesi, toplanan tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.