YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/10837
KARAR NO : 2017/7812
KARAR TARİHİ : 29.05.2017
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacılar vekili, dava konusu … parsel sayılı taşınmazın … Kadastro Mahkemesi’nde görülen dava neticesinde … ve … adlarına tescil edilmiş iseler de, o tarihten bu yana taşınmazın vekil edenlerinin zilyetliğinde bulunduğunu, maliklerin de tapu kütüğünden anlaşılamadığını açıklayarak tapu kaydının iptaliyle vekil edenleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, hak düşürücü sürenin geçtiği ve Hazine tapu maliki olmadığından husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, Hazine’nin husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığından, husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, TMK’nun 713/2. fıkrasında yazılı üç hukuki sebepten biri olan “…maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan…” hukuki sebebine dayalı olarak ve tapu kütüğünün bu nedenle hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Tarla vasfında 17.875,0 m2 miktarındaki … parsel sayılı taşınmaz; 1/2’şer paylarla Vefa oğlu … ve … oğlu … adlarına hükmen tescil yoluyla 14.04.1993 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Davada TMK’nun 713/2. maddesine dayanılarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulduğuna göre, bu tür davalarda, davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölmüşse mirasçılarına yöneltilmesi gerekli olup, kayıt malikinin veya mirasçılarının belirlenememesi halinde TMK’nun 501. maddesi uyarınca son mirasçının Hazine olması, ayrıca tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması nedeniyle Hazine’nin davada taraf sıfatını alması gereklidir. Bu sebeple dayanılan sebepler ve dosya kapsamına göre, eldeki davada , Hâzineye karşı dava açılması yerindedir.
Öyleyse Mahkemece; TMK’nun 713/2. maddesinde belirtilen hukuki sebeplerden birine dayanılarak açılan davalarda, bu tür davaların niteliği ve özelliği gereği husumetin yargılama sırasında tamamlanması mümkün olduğundan, davanın öncelikle dava konusu taşınmazda tapuda ııizalı payların kayıt malikleri olan ” … oğlu … ve …oğlu …”e husumet yöneltilmesi, bu kapsamda, anılan şahısların sağ olup olmadıklarının ve vefat etmiş iseler varsa mirasçılarının kesin bir biçimde saptanabilmesi için hasımlı (hasım Hazine olmak üzere) mirasçılık belgesinin alınıp dosyaya konulması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması; dava dilekçesinin … oğlu … ve … oğlu …’e, vefat etmiş ise varsa mirasçılarına tebliğ ettirilmesi, böylece taraf teşkilinin sağlanması, bundan ayrı tapulama çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın tapu kaydının ilk oluşumundan itibaren tedavülleri ile birlikte bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına alınması, malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması halinin; taşınmazın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak gerekli bilginin tapu sicilinden çıkarılmasının imkansız olması (HGK’nun 10.04.1991 tarih ve 1991/8-51 E., 194 K. sayılı ilamı), kütükteki bilgi ve belgelerden gerekli dikkati gösteren herkesin malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde ve malik sütununun boş bırakılması, malik adının müphem ve yetersiz gösterilmesi, malik adının silinmiş ve yenisinin yazılmamış ya da hayali ismin yazılmış olması gibi hallerde malikin tapu kütüğünden anlaşılamadığı sonucuna varılacağı, diğer yönden; kayıt malikinin veya mirasçılarının ve bunların adreslerinin bilinmemesi, tanınmamaları, kendilerine tebligat yapılamamış olması, o kişinin bilinmeyen kişi olarak nitelendirilmesini gerektirmeyeceği de gözetilerek, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklamalar dikkate alınarak inceleme ve araştırma yapılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.