Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/9496 E. 2018/17837 K. 24.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9496
KARAR NO : 2018/17837
KARAR TARİHİ : 24.10.2018

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekili taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı-karşı davalı … vekili, davalı eşin davacıdan aldığı nakit paraları bünyesinde toplayarak, bu paraları kendi hesaplarında, müşterek …… ……’in hesaplarında ve bazen de kızı ile müşterek hesaplar açarak bu hesaplarda biriktirdiğini açıklayarak …… hesaplarındaki paraların yarısının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 02.07.2008 tarihli dilekçesinde, davalı eşin kendi …… hesaplarından müşterek …… ……’in hesaplarına aktarımlar yaptığını açıklayarak, bu …… hesaplarının da araştırılmasını talep etmiş, karşı davanın reddini savunmuştur.
Davalı-karşı davacı … vekili, davanın reddini savunmuş, karşı davacının, karşı dava dilekçesinde belirtilen karşı davalı adına kayıtlı ve evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın edinilmesine katkıda bulunduğunu açıklayarak, mal rejiminin tasfiyesine, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile karşı davacı adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere şimdilik 20.000-TL katkı payı alacağının karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı-karşı davalı … vekilinin davasının kısmen kabulüne 603,44-TL katılma alacağının davalı-karşı davacı …’den tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı-karşı davacı … vekilinin katkı payı alacağının kısmen kabulüne, 19.998-TL katkı payı alacağının davacı-karşı davalı …’tan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı-karşı davacı … vekilinin davaya konu ettiği taşınmazdan dolayı tapu iptal ve tescil talebi yerinde görülmediğinden reddine, her ne kadar davalı-karşı davacı taraf davaya konu taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulması talebinde bulunmuş ise de tarafların boşandıkları ve boşanma kararının kesinleştiği anlaşıldığından davalı-karşı davacı tarafın bu talebinin de reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Davacı-karşı davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir.
Mahkemece, davacının davaya konu ettiği ve davalı adına olan …… hesapları ile ilgili toplanan deliller sonucunda tarafların mal rejiminin sona erdiği 01.10.2007 tarihi itibariyle davalı …’in İş ……sı … Şubesi 6000-2669852 nolu hesabında 1.206,89-TL paranın bulunduğu, bu paradan dolayı davacının mahkemece de kabul gören hesap bilirkişi raporuna göre 603,44-TL katılma alacağının olduğu, toplanan delillerden mal rejimi tasfiyesinde TMK’nin 229.maddesi gereği eklenecek değer olarak hesaba katılacak davalının edinilmiş mallarından, müşterek …… ……’in hesabına aktarım yaptığına dair bir delil bulunmadığı gerekçesiyle yukarıda yazılı miktara hükmedilmişse de, bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacı vekili dava dilekçesinde, davalı eşin bazı …… hesaplarındaki paraları müşterek …… ……’in üzerine geçirdiğini iddia etmiş, daha sonra sunduğu 02.07.2008 havale tarihli dilekçede, davalı eşin bazı …… hesaplarındaki paraları müşterek …… ……’in üzerine geçirdiğini iddia etmiş, tefrik sonrası sunduğu 09.06.2011 havale tarihli dilekçede ise, davalı eşin …… hesaplarında boşanma dava tarihinden önce para çekilmesi, hesaplararası EFT ve virman gibi işlemler yapıldığını, bu miktarlar üzerinde davacı eşin de hakkı olduğunu, bu birikimlerin müşterek …… ……’in hesaplarına aktarıldığını iddia ederek gerek davalı eşe gerekse müşterek …… ……’e ilişkin muhtelif sayıda …… kayıtları sunmuştur. Mahkemece davalı eşe ait birtakım …… hesaplarına ilişkin kayıtlar davalı eşin müşterek …… …… ile müşterek olarak açtığı …… hesaplarına ilişkin kayıtlar getirtilmiş, müşterek …… …… ile müşterek …… ……’in …… hesaplarına ilişkin kayıtlar ise getirtilmemiştir. Mahkemece hükme esas alınan, içinde emekli …… müdürü bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 06.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda, davalı eşin hesapları ile davalı eş ve müşterek …… ……’in müşterek hesaplarına ilişkin inceleme ve değerlendirme yapıldığı, müşterek ……ların hesaplarına ilişkin inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, ayrıca TMK’nin 229.maddesinin 1. ve 2. bentlerindeki koşullarda devirlerin yapılıp yapılmadığı üzerinde yeterince durulmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle anılan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli nitelikte değildir. Mahkemece, gerek davalı eşe gerekse müşterek ……lara ait tüm …… hesaplarının ve varsa bu hesaplara bağlı yatırım hesaplarının ilk açıldıkları tarihten itibaren bütün kayıtları getirtilmeli, TMK’nin 229.maddesinin 1. ve 2. bentlerindeki koşullarda devirler veya hesaplar arasında aktarım yapılıp yapılmadığı üzerinde durulmalı, buna ilişkin delil ve belgeler toplandıktan sonra, konusunda uzman ……cı bilirkişiden rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre talep miktarı da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yeterli araştırma yapılmadan eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2- Davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a) Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b) Davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre karşı dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulacaktır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, diğerinin mal rejiminin devamı sırasında edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteyebilmesi için, mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir. Bu katkı, ziynet, miras veya bağış yoluyla elde edilen başka mal varlıklarının kullanılması ile toplu olarak yapılabileceği gibi, çalışan eşin gelirleriyle de yapılması mümkündür. Çalışarak, düzenli ve sürekli gelire (maaş, gündelik, kar payı vb.) sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça diğer eşin sahip olduğu mal varlığına yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen tasfiyeye konu mala, eşlerin, hem başka mal varlıkları (ziynet, miras, bağış vb.) kullanılarak, hem de çalışma karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının ileri sürüldüğü durumlarda; öncelikle, tasfiyeye konu malın edinildiği tarih itibarıyla başka mal varlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının, dava konusu malın bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanmalıdır. Bundan sonra da, kalan miktara her bir eşin çalışmaları ile elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının kabulü ile oranları ayrı ayrı belirlenmelidir.
Buna göre, öncelikle toplu katkının satın alma tarihindeki parasal değeri ile tasfiyesi istenen malın hem edinme bedeli hem de dava tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri ayrı ayrı tespit edilmelidir.
Dava konusu mal varlığına, başka mal varlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının dışında kalan bölümüne eşlerin çalışmaları karşılığı elde edilen düzenli gelirlerle yapılan katkı oranının belirlenmesi bakımından ise; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olunmasına rağmen, çalışılan bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup belirlenerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı saptanmalıdır. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama kendi gelirlerinden düşülerek ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarları tespit edilmeli, daha sonra her bir eşin tespit edilen tasarruf miktarının birlikte gerçekleştirdikleri toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Bulunan bu oranlar, eşlerin çalışmaları karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle tasfiye konusu mal varlığına yaptıkları katkı oranını göstermektedir.
Yukarıda açıklanan yöntemlerden yararlanılarak ayrı ayrı tespit edilen toplu para ve düzenli gelirlerle yapılan katkı oranları, birleştirmek suretiyle değerlendirilerek, tasfiyeye konu mal varlığının dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle, her bir eşin katkı payı alacağı miktarı bulunur.
Açıklanan değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, ilk olarak 01.03.1978 tarihinde evlenmiş, 06.08.1992 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle boşanmışlar, ikinci olarak 05.08.1993 tarihinde evlenmiş, 01.10.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden ilk evlilik tarihinden ilk boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ve ikinci evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu 5741 ada 14 parseldeki 20 nolu bağımsız bölüm, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 17.09.1998 tarihinde satın alınarak, karşı davalı eş …… adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad.179).
Mahkemece, taşınmazın karşı davalı … tarafından 17.09.1998 tarihinde satış suretiyle edinildiği, bu taşınmazın ……’ın kişisel malı olduğu, bu taşınmazın alımında karşı davacı …’in bir katkısının ispatlanamadığı, ancak bu taşınmazın mutfağının tadilatı nedeniyle iyileştirilmesinde 19.998-TL katkı payının hesaplandığı gerekçesiyle bu miktara hükmedilmişse de; bu karara katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, mahkemece hükme esas alınan 14.09.2015 tarihli hesap bilirkişi raporunda, kural olarak karşı davacının çalışması sebebiyle elde ettiği gelir ile dava konusu taşınmazın edinilmesine katkı sağladığına dair karinenin mevcut olduğu, ancak mahkemenin karşı davalı …’ın dava konusu taşınmazı evlenmeden önce edindiği 6143 ada 4 parseldeki 12 nolu bağımsız bölümün ve Bekiralanı Köyündeki arsanın satış bedelleri ile edindiği kanaatinde ise, ayrıca karşı davacının 13.07.1994 tarihinde 1860 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümü edindiği de dikkate alınarak karşı davacının dava konusu taşınmazın edinilmesinden dolayı katkı payı alacağının bulunmadığı, dava konusu taşınmazın iyileştirilmesine mutfak tadilatı nedeniyle katkısının olduğu, bunun karşılığının da 19.998-TL olarak hesaplandığı bildirilmiştir. Mahkemece bu rapor hükme esas alınarak karar verilmişse de, anılan rapor hüküm kurmaya elverişli nitelikte değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmazın edinilmesinden sonra yaptırılan mutfak tadilatı (mutfak dolaplarının yaptırılması) nedeniyle karşı davacı eş lehine katkı payı alacağına hükmedilmesi doğru değildir. Zira anılan durum iyileştirme gideri olarak değerlendirilmeli ve iyileştirmenin yapıldığı tarih gözetilerek katkı payı alacağı hesabında ayrıca dikkate alınmamalıdır.
Bundan ayrı, karşı davalı tarafından ilk boşanma dava tarihinden sonra ve ikinci evlenme tarihinden önce 22.12.1992 tarihinde edinilen 6143 ada 4 parseldeki 12 nolu bağımsız bölümün 28.07.1998 tarihinde satılması sonucu elde edilen bedelin 17.09.1998 tarihinde edinilen tasfiyeye konu 20 nolu bağımsız bölümün edinilmesinde kullanıldığının, bu bedelin karşı davalının kişisel malı olduğunun kabulü doğru ise de, 1990 yılında edinilen Bekiralanı Köyündeki 1612 parsel sayılı taşınmazın satış tarihi olan 12.04.1995 tarihi ile aradan geçen zaman dikkate alındığında, bu taşınmazın satışından elde edilen bedelin tasfiyeye konu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığının kabulü doğru olmamıştır. Mahkemece dava dışı 12 nolu bağımsız bölüm ve tasfiyeye konu 20 nolu bağımsız bölüm üzerinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ile dava dışı 12 nolu bağımsız bölümün satış tarihi olan 28.07.1998 tarihi itibariyle değerinin 3.000-TL, tasfiyeye konu 20 nolu bağımsız bölümün edinme tarihi olan 17.09.1998 tarihi itibariyle değerinin 11.000-TL olduğu belirlenmiştir. Mahkemece sadece dava dışı 12 nolu bağımsız bölümün satışından elde edilen bedelin karşı davalının kişisel malı olduğu kabul edilip bu miktar düşüldükten sonra kalan miktar yönünden, her iki tarafın da çalışarak gelir elde ettikleri gözetilerek yukarıda belirtilen ilke ve esaslara göre katkı payı alacağının hesaplanması, bu hususta konusunda uzman hesap bilirkişisinden rapor alınarak talep miktarı ve tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uymayan düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (1) ve (2-b) nolu bentlerde yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (2-a) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’nin 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 24.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.