Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/9263 E. 2019/11293 K. 12.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9263
KARAR NO : 2019/11293
KARAR TARİHİ : 12.12.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı Hazine vekili, Eşme İlçesi Bozlar köyü sınırları içerisinde bulunan ve kadastro çalışmalarında aynı köyden … oğlu … adına tespit gören, 101 ada 8, 178, 225, 230 parseller 102 ada 76, 87 parseller, 164 ada 25, 41, 52 parseller, 168 ada 58 parsel, 221 ada 3 ve 6 parsel sayılı taşınmazların toplam yüzölçümlerinin 100.727,61m² olduğunu ve kadastro tutanaklarının incelenmesi sonucu bahse konu taşınmazların tamamının zilyetlik yolu ile tapusuz olarak tespit edildiğinin anlaşıldığını, davaya konu taşınmazlar hakkında müvekkili İdare tarafından 09.10.2012 tarihinde zeminde yapılan tespitte, 101 ada 230 parsel ve 108 ada 56 parsel sayılı taşınmazların yamaç meşelik ve boş vaziyette zilyetlik koşullarının oluşmadığı bir arazi olup kullanılmadığının tespit edildiğini, açıklanan bu nedenlerden dolayı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesine göre davaya konu taşınmazın tapusunun iptali ile … adına tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 101 ada 230 parsel sayılı taşınmazın 11/11/2013 tarihli teknik bilirkişi raporundaki krokide A harfi ile belirtilen 0727,61m² lik kısmının tapusunun iptali ile davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 101 ada 230 parsel ve 108 ada 56 parsel sayılı taşınmazların kayden davalıya ait olduğu anlaşılmaktadır. 24.08.2007 tarihli kadastro tutanaklarına göre, taşınmazların senetsizden sınırlandırılması yapılan ve tapuda kaydına rastlanılmayan Mehmet oğlu …’ün ceddinden intikalen ve taksimen gelmiş olup 20 yılı aşkın bir zamandır malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda olduğu ve bu taşınmazın Hazine’ye intikalini gerektirecek yerlerden olmadığı ve çalışma alanı içerisinde belgesizden iktisab ettiği yerlerin toplam yüzölçümü sulu/kuru toprakta 40/100 dönümü geçmediği ve halen bu yerin adı geçenin zilyetliğinde ve tasarrufunda olduğu belirtilerek taşınmazın davalı … adına tespit ve tescilinin yapıldığı, kadastro tutanağının 15.04.2008 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Zilyetlikle bir yerin edinilmesi için aralıksız, çekişmesiz malik sıfatıyla 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetlik süresi yanında taşınmazın aynı zamanda nitelik itibariyle kazanmaya elverişli yerlerden olması, 6831 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca orman niteliğinde ve TMK’nin 715, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/C maddesi kapsamında kalan yerlerden bulunmaması gerekir.
Davacı Hazine, dava konusu taşınmazların yamaç, meşelik ve boş vaziyette olduğunu iddia etmiş, mahallinde yapılan keşif neticesinde alınan ve 22.11.2013 havale tarihli ziraat bilirkişi raporunda, 108 ada 56 parsel sayılı taşınmazın çevresinde yer yer meşe ağaçlarının bulunduğu, 101 ada 230 parsel sayılı taşınmazın üç sınırının orman ile çevrili olup dava konusu parsel içinde meşe ağaçları olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle; inceleme ve uygulamada kullanılmak üzere hava fotoğrafları ile birlikte, bu fotoğraflardan başka yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilen memleket haritaları ve bu tarihlere ait varsa ortofoto haritaları (Harita Genel Komutanlığından) ve amanejman planları bulunduğu yerlerden getirtilip, konusunda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi, bir jeodezi ve fotogrametri mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte bilirkişiler aracılığıyla çekişmeli taşınmaza uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, yeri en eski memleket haritalarında gösterilmeli, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Öte yandan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre; zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Anılan hüküm göz önünde tutularak davalı adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenerek miktar sınırlamaları yönünden göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 12.12.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.