Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/8895 E. 2018/16630 K. 02.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8895
KARAR NO : 2018/16630
KARAR TARİHİ : 02.10.2018

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş olup hükmün her iki taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı-birleşen dosyada davalı … vekili, evlilik birliği içinde önce davacı erkek adına satın alınan 4 nolu ……in evlilik birliğinin düzeleceği umuduyla davalı kadına tapuda devredildiğini, yine davacı erkeğin parası ile ödemeleri yapılan ancak davalı kadın adına kaydedilen bir adet kooperatif hissesinin davalı tarafından satılmasına rağmen bedelinden davacı erkeğe ödeme yapılmadığını ve evlilik süresince kullanılan ev eşyalarının davacı erkek tarafından satın alındığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4 nolu …… yönünden 10.000,00 TL, kooperatif hissesi yönünden 5.000,00 TL ve ev eşyalarından kaynaklı 4.200,00 TL olmak üzere toplam 19.200,00 TL alacağın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yersiz açılan birleşen davanın reddini savunmuştur.
Davalı-birleşen dosyada davacı … vekili, birleşen dosyadaki dava dilekçelerinde, evlilik birliği içinde yaşanan şiddet nedeniyle davacı kadının evi terkedip babasının evinde iki sene kaldığını, bu süreç içinde biriktirdiği kazancıyla 25 tane altın bilezik yaptığını, eve döndüğünde bu altınların dayak ve zorla elinden alınarak davalı erkeğin kendi ailesine ve kendisine dolmuş alımında harcandığını, davalı erkeğin dolmuşu satıp parasını yine kendi ailesine traktör ve tarla alımında kullandığını, davacı kadının emekli ikramiyesini de davalının zorla alarak kendisine …… plakalı araç aldığını ve artan parayı da bankaya yatırdığını, bu paralarla birlikte yaşadığı kadına ev aldığını açıklayarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL alacağın faiziyle birlikte ……’den tahsilini talep etmiş, asıl davanın ise reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içinde asıl dava yönünden davacı-birleşen dosyada davalı … vekili, birleşen davanın esası ile asıl ve birleşen davada hükmedilen vekalet ücretleri yönünden davalı-birleşen dosyada davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre taraf vekillerinin esasa yönelik aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı-birleşen dosyada davalı … vekilinin asıl dava yönünden diğer temyiz itirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, 4 nolu …… yönünden katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin(TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi(TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir(eBK mad. 544, TBK mad. 646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir(TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır(TKM mad. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle(maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır. Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Yukarıda izah edilen ilke ve esaslar çerçevesinde somut uyuşmazlık incelendiğinde;
Taraflar, 05.10.1984 tarihinde evlenmiş, 02.06.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 01.02.2008 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Tasfiyeye konu 4 nolu ……, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 1995 yılında davacı erkek adına alınmış, 04.08.1997 tarihinde ise satış yoluyla devir nedeniyle davalı kadın adına tescil edilmiştir.
Mahkemece, gerek dosya kapsamında dinlenen taraf tanıklarının beyanlarından gerekse tarafların boşanmalarına ilişkin … 2. Aile Mahkemesinin 2006/471 Esas, 2006/1035 Karar sayılı dosyasında dinlenen tanık anlatımlarından ve boşanma davasının kapsamından davacının davalının elinden maaşını aldığı, davalının gelirini yönetmeye kalkıştığı, bu nedenle tarafların arasında geçimsizliğin ve kavgaların yaşandığı, bir dönem ayrı yaşadıkları, bir araya gelmelerinden sonra bu durumun devam ettiği, davacının yapmış olduğu tasarruf neticesinde taşınmazı ve aracı edindiği, adına tescil ettirdiği, aralarındaki geçimsizliğin devam etmesi nedeniyle davacının taşınmazı davalıya devrettiği, böylelikle tarafların o döneme kadar olan mallarını tasfiye ettikleri, bu bağlamda davacının bu taşınmaz yönünden mal rejimi tasfiyesinden dolayı alacak hakkının bulunmadığı kanaatine varıldığından bu …… yönünden talebin reddine karar verilmiş ise de gerekçe, dosya kapsamı ile örtüşmemektedir.
Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esas olup, aile üyelerinin birlikte yararlanmaları ya da geleceğe yönelik yatırım yapmak amacıyla birlikte malvarlığı edinmeleri, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır. Eşlerin ahlaki görevi yerine getirmesi, ailenin huzuru ve uyumu ya da karşılıklı güvene dayanarak kavga etmiş eşlerin barışması, evi terk edenin dönmesi, boşanma davası açanın davadan vazgeçmesi, işlerinin yoğunluğu, zamanın sıkışıklığı, işlerin daha kolay yürümesi, ayrı şehirlerde yaşanılması, ticari kaygıların bulunması vs. saiklerle yapıldığı anlaşılan devirlerde davacının mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak hakkının ortadan kalktığı kabul edilemez. Somut olayda dosya kapsamı incelendiğinde her iki tarafça da eşler arasında yapılan bu devrin mal tasfiyesi ya da bağış olduğunu çağrıştıracak bir kavram, kelime veya söze dosya kapsamında rastlanılmadığı gibi, taraflarca karşılıklı olarak kişisel mal ile ……in alındığı iddiasında bulunulmuştur. Dava konusu …… yönünden yazılı gerekçeyle ret kararı verilmesi hatalıdır.
Mahkemece, tasfiyeye konu edilen 4 nolu …… yönünden tüm taraf delilleri birlikte değerlendirilerek, her iki tarafın da evlilik birliği içinde öğretmen olarak çalışmak suretiyle düzenli ve sürekli gelir elde ettiği dikkate alınmak suretiyle az yukarıda izah edilen Dairenin yerleşmiş ilke ve esaslarına uygun şekilde davacı erkeğin katkı payı alacağı hesaplanmalıdır.
3- Davalı-birleşen dosyada davacı … vekilinin birleşen dava yönünden diğer temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece, ziynet eşyalarının davalı erkek tarafından alındığı ve geri verilmediğinin sabit olduğu; ancak yapılan yargılama neticesinde ziynet eşyalarının 4 nolu ……in edinilmesinde kullanıldığı, davalı …’in bu taşınmazı davacı …’ye devrettiği, tarafların arasında, bu döneme kadar edinilen malların tasfiyesinin sağlandığı, dolayısıyla ziynet eşyalarından kaynaklı alacağının bulunmadığı gerekçesiyle Sare’nin davasının reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler incelendiğinde, birleşen davaya konu 25 adet bileziğin varlığına dair soyut tanık beyanları dışında delil bulunmadığı gibi ziynetlerin 4 nolu ……in alımında kullanıldığına dair bir iddianında söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, ziynetler yönünden maddi somut deliller ile kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamıyla örtüşmeyen şekilde 4 nolu …… alımında kullanıldığı gerekçesiyle ret kararı verilmesi gerekçe yönünden hatalı olmuştur.

Öte yandan Mahkemece, birleşen davanın konusu sadece ziynet eşyaları olduğu düşünülerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de dava dilekçesindeki anlatım incelendiğinde ziynet eşyaları dışında dilekçede zikredilen araç, banka hesabındaki para ve taşınmaza ilişkin katkı payı alacağı isteğinin de dava konusu edildiği sabittir. Mahkeme tarafından bu talepler yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması HMK’nin 297/2 maddesine aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı-birleşen dosyada davalı … vekilinin, (3) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı-birleşen dosyada davacı … vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı-birleşen dosyada davacı … vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK’nin 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 02.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.