Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2016/8871 E. 2019/5080 K. 15.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8871
KARAR NO : 2019/5080
KARAR TARİHİ : 15.05.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı üçüncü kişi vekili, 25.08.2015 ve 26.08.2015 tarihli hacizler esnasında mülkiyeti müvekkili şirkete ait menkullerin haczedildiğini, haciz adreslerinden, “Ovacık Mah. … Cad. No:241 Başiskele” adresinde bulunan işyerinin 30.09.2014 tarihinde içerisindeki mallarla birlikte borçlu şirketten devralındığını, yine borçlu şirkete ait “AYAZ” ibareli markaların 17.02.2015 tarihinde marka devir sözleşmesi ile devralındığını, devir bedellerinin ödendiğini öne sürerek, davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, dava konusu hacizlerin borçlu şirketin imalathane ve şube adresinde gerçekleştirildiğini, üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında organik bağ bulunduğunu, üçüncü kişi şirketin borçlu şirket ile aynı yerde, aynı marka ve aynı çalışanlarla aynı işi yaptığını, üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasındaki işyeri devrinin muvaazalı olarak yapıldığını öne sürerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, haciz adresi işyeri tabelasında borçlu şirketin ticari ünvanının yazılı olduğu, borçlu şirketin haciz adresindeki şubesinin 26.09.2014 tarihinde kapatılmasına karar verildiği, üçüncü kişi şirketin ise aynı tarihte haciz adresinde şube işyeri açtığı, borçlu şirket ortakları ile üçüncü kişi şirket ortaklarının bazılarının soyisimlerinin aynı olduğu, Emniyet Müdürlüğünün önceki tarihli yazı cevabına göre, borçlu şirket ortağı…ın haciz adresi işyerini işletmeye devam ettiği, bu kapsamda, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasında muvazaalı olarak yapılan işlemlerin hukuki himaye görmeyeceği, devir halinde dahi TBK’nin 202. maddesi gereğince işletmeyi devreden kişinin iki yıl süre ile devralanla birlikte işletmenin borçlarından sorumlu olacağı, bunlardan ayrı olarak mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu ve üçüncü kişi şirketin mülkiyet karinesinin aksini kesin ve inandırıcı deliller ile ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1. Yargıtayın ve Dairemizin istikrar kazanan uygulamasına göre; borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise davada taraf olarak gösterilmesi gerekli değildir. Ne var ki, somut olayda yokluğunda alınan haciz kararlarından haberdar edilmeyen, 103 davet kağıdı da tebliğ edilmeyen borçlunun, istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenememiştir. Bu nedenle borçlunun davalı sıfatı ile davaya katılmasının sağlanması için, davacı üçüncü kişiye süre ve imkan verilerek taraf teşkilinin sağlanması, tarafların tüm delillerinin toplanmasının ardından, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece taraf teşkili sağlanmadan, işin esasına yönelik karar verilmesi isabetli olmamıştır.
2. Kabule göre de; Mahkemece, davanın reddine karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvaazalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.
Ayrıca, İİK’nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK’nin 337/a mad.) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
Bu durumda; mahkemece yapılacak iş, öncelikle borçlu şirket ve üçüncü kişi şirket bünyesinde haciz tarihinden itibaren geriye doğru çalışanların tamamının listesini gösterir SGK kayıtlarının, borçlu şirket ortakları ile ile üçüncü kişi şirket müdürü … Ayaz arasında akrabalık bağı olup olmadığını gösterir nüfus kayıtlarının getirtilmesi, bunlardan ayrı olarak borçlu şirket ve üçüncü kişi şirketin merkez ve tüm şube adreslerine ilişkin vergi kayıtları getirtilerek, dava konusu haciz adreslerinde ve borçlu şirketin şube/imalat adreslerinde haciz tarihlerinden itibaren geriye doğru kimlerin hangi tarihler arasında faaliyet gösterdiğinin Vergi Dairesindeki kayıtlar üzerinden belirlenmesi, dosya içerisindeki yazı cevapları arasındaki çelişkinin giderilmesi için borçlu şirketin ticaret sicil adresinde ve haciz adreslerinde halihazırda faaliyet gösterip göstermediğinin kolluk marifetiyle araştırılması, üçüncü kişi şirketin ve borçlu şirketin tutması zorunlu ticari defterleri ile fatura ödemelerini gösterir banka kayıtlarının getirtilerek mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılmak sureti ile üçüncü kişinin dayandığı faturaların ticari defterlere işlenip işlenmediği, fatura, marka devri ve çek bedellerinin ödenmesine ilişkin ticari defterlerde kayıt bulunup bulunmadığı, bu defterlerin usulune uygun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı hususlarının banka kayıtları da dikkate alınarak açıklığa kavuşturulması, bundan sonra dosya içerisinde mevcut diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366 ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.